29 Haziran 2013 Cumartesi

Gezi Hareketinin Evrimi

Gezi Hareketi özellikle dün akşam Beşiktaş ve Kadıköy’deki Lice’yle dayanışma gösterileriyle çok önemli bir aşama kaydetti. Müslümanlara, laikçi değiliz, sizin başörtünüzle, inancınızla, giyiminizle sorunumuz yok mesajını vermişti. Dün akşam Kürtlere, biz bildiğiniz Türklerden değiliz, sizin uğradığınız baskı ve haksızlıklar için de mücadele ediyoruz ve edeceğiz masajını verdi. Bu hareketin evriminde en kritik dönemeçtir ve başarıyla aşılmıştır.
Diğer yandan Gezi Hareketi başlayalı neredeyse bir ay oldu. Bu bir ayda nasıl bir evrim geçirdi?
Bir ilk bilanço taslağı çıkarmanın zamanıdır.
*
Hareketin patlamasıyla birlikte, bütün büyük devrimci kabarışlarda olduğu gibi, on yılların on günlerde aşıldığı zamanlar gelmişti. Devrimi eğitecek kimse yoktu ama devrim kitleleri hızla eğitiyordu. Şu bir ayda kat edilen yol, son otuz yılda kat edileni, kat be kat aşar.
Hareket kendiliğinden ilk patlayışında her türlü örgütlenmeden yoksundu. Muazzam bir kitlesellik gösteriyordu ama ne bir bayrağı[1] (parolası, programı), ne örgütlendiği biçimler vardı. Bu bir ayda hızla hem örgüt biçimlerini hem de bayrağını (programını) ve örgütlenmesini ve biçimlerini hızla geliştirdi.
Örgütlenmesinden ve biçimlerinden başlayalım.
İlk başta iki örgütün adı duyuluyordu, “Taksim Platformu” ve “Taksim Dayanışması
Taksim Platformu” Gezi Parkını, yaşam alanını savunun uzun zamandır sabırla mücadele eden ve bütün bu gelişmeleri başlatan direnişin örgütüydü.
Ama hükümetin saldırısı ve muazzam kitle katılımıyla hareket bir “Yaşam Alanı” savunusu olmaktan çıkmış, “Yaşam tarzı” savunusuna dönüşmüş ve bu da şiddet ve keyfiliğe karşı, yaralanmış vicdanların isyanıyla birleşmişti. Bu terazi bu kadar sıkleti çekemezdi, bu küçük ve spesifik araçları olan örgütlenme bu ihtiyaca cevap veremezdi. Ama hareket esas olarak Taksim Gezisinde yığılı olduğu sürece belli bir toparlayıcı işlev gördü.
 “Taksim Dayanışması” ise esas olarak, direniş öncesine ait dünyanın sol örgütlerinin, (sol gruplar, çeşitli dernek ve odalar ve bazı çevre direnişleri) bir koordinasyon organıydı. O da bu hareketin bir organı değildi. Sadece ilk günlerde, başka hiçbir örgüt olmadığından, koyunun olmadığı yerde keçinin Abdurrahman Çelebi olması gibi, geçici bir işlev gördü.
Ancak Erdoğan’ın Türkiye’de olmadığı; Gezi Parkı’nda genç bir kuşağın ilk siyasi ve toplu mücadele ve yaşam deneylerini yaşadığı ilk bir haftada, sol örgütlerin bu müzakere organında bir iç mücadele yaşandı.
Özellikle TKP ve Halkevleri gibi hareketlerin, Müslümanları ve Kürtleri hareketten uzak tutup, bunu da açıktan yapmayıp daha azgın Kemalistleri itmeme gerekçesinin arkasına sığınarak yaptıkları, hareketi sırf bir AKP karşıtlığına hapsetme girişimlerin, Kürt hareketine daha yakın duran ve HDK’nın bileşenlerini oluşturan hareketlerce dengelenip engellendi, böylece tipik Kemalist anti-Kürt ve anti-İslam bir algının oluşmasına imkân verilmedi.
Bu anlamda olumlu bir işlev gördü. Ama örgütlerin sloganları, flamaları, eski mücadele biçimlerine takılmışlığı vs. de aynı şekilde hareketin yeni ve özgül olanını gizlediği için olumsuz bir işlev gördü denebilir.
*
Yeni hareket ancak bir süre sonra Gezi Parkında yapılan forumlar ile kendine uygun örgüt formları yaratmaya başladı. Yanlış hatırlamıyorsak yedi forum vardı ve ne yapılacağı oradaki tartışmalarla belirlenecekti.
Ancak bu forumlarda hiçbir şekilde karar almaktan, azınlık ve çoğunluk ilişkisinden söz etmek mümkün değildi. Aslında konuşmaların çoğu, tam bir duygu patlamasının, tepkilerin dışa vurulmasından ibaretti ve somut olarak ne yapılacağı konusunda çok nadiren bir konuşma duyuluyordu.
Asgari bir demokrasinin olmazsa olmazı olan, seçim, oylama, gündem belirleme gibi sözler bile duyulmak istenmiyordu ilk günlerde. Bu forumlarda karar almak mümkün değildi, çünkü oylama ve azınlığın çoğunluğa uyması kabul edilmiyordu.
Yeni doğan çocuk henüz yürüyemiyor, konuşamıyor, tıpkı bir bebek gibi acısını ve sevincini dışa vuran sesler çıkarıyor, hareketler yapıyordu.
*
Bugün kat edilen yolun görülmesi için somut bir örnek verelim. Hareket Taksim’de forumlarda ilk tecrübelerini yaşarken biz bu harekete, Türkiye ölçüsünde örgütlenme ihtiyacından söz etmiş ve bunun bir internet sitesi aracılığıyla yapılabileceği önerisini yapmıştık.
Buna verilen cevaplar ilginçti. Merkezileşmenin, seçim ve delegelerin yanlışlığından söz ediliyordu. Adeta kategorik olarak reddediliyordu ulaşabildiklerimizce. Büyük bir bölüm ise, henüz böyle bir sorunu gündeme bile almış olmaktan uzaktı.
Bugün ise, hareketin kendisi, bir ay önce duymadığı ve duymak istediğini neredeyse kendisi yaparak Türkiye çapında örgütlenmek için neredeyse önerimizin tıpkısı bir altyapı oluşturmaya çalışıyor.
Bunun için bir sayfa açılıp ankete başlanmış bulunuyor. Biz örneğin, mükerrer oyu vs. engellemek için vatandaşlık numarası önermiştik, buradaki öneri telefon numarası ve mail adresi. Amaç aynı yol da aynı sayılır sadece ayrıntıda bir fark. Başka bir öneriye de kapalı değil. (Bu anketi olduğu gibi aşağıya aktarıyoruz. Hem hareketin geldiği yeri hem onun demokratik niteliğini çok güzel yansıtıyor. Burada kısaca aktardık, ankette ayrıca öneriler yapma alternatifi de bulunuyor.[2])
Hareket ilk günlerde sadece Taksim’de formlarda vardı. Ama Taksim’in işgaliyle birlikte bulunduğu semtlerde, parklarda, asında asosyal mekânlara dönmüş yerleri sosyalleştirerek, her devrimin oraya çıkardığı, komün, Sovyet, halk meclisi türü organlar oluşturdu.
(Bu ayrıca bütünüyle üretim ve işgücünün yeniden üretimi üzerine şekillenmiş, merkezi, insan düşmanı, bugünkü modern kapitalist dünyanın şehrine karşı adeta, kapitalizm öncesinin neolitik köy komününün cemi; antik kentin Agora, Forum veya Cami’sine ya da kapitalizme geçişin nüvesi olmuş Komüne (Avrupa’da bizlerin belediye dediğine, ama aynı zamanda Türkiye’de ve Şark devletçiliğinde Merkezden atanan Vali’nin de yetkilerine sahip olan mahalli örgütlenmelere ve yerleşimlere Komün (Cemaat, Ortaklık) denir), dönerek, otonom, daha insanı ve sosyal ilişkileri kurmaya ve onlara imkân hazırlamaya yönelik alternatif bir şehrin tohumudur.)
Başlangıçta seçim, oylama, gündem gibi sözleri bile duymak istemeyen hareket, şimdi gündemli tartışma, oylama, karar almanın daha modern ve demokratik biçimlerini geliştiriyor veya kullanıyor.
Örneğin dünya sosyal forumlarında geliştirilmiş araçları kullanıyor. El çırpmak yerine ellerli havada döndürmek. “Yeter toparla” deme ve söz kesme yerine bir düdükle uyarı ve dinleyicilerin iki ellerini çevirmesi. Hem daha yumuşak (söz kesilmiyor) hem daha sert (bir anda yüzlerce el havada dönerek bitir diyor) hem daha esnek. (Eğer ilginç ve tasvip bulan bir konuşmaysa ona daha fazla kendini ifade için bir olanak sunmak.)
Doğrusu başlangıçta, demokrasinin geliştirilmesi bir yana, yanına bile uğranılmamasından koruyorduk. 1970’lerdeki muazzam radikalleşme dalgasında tam da böyle olmuştu. Demokrasiye burjuva demokrasisi denerek bir yığın küçük diktatörlükler oluşmuştu. Tam da bu nedenle yenilmişti hareket. En basit demokratik hakkın bile Stalinist karşı devrimin öğretisiyle yetişmiş sosyalist kuşaklarca nasıl burjuva demokrasisi diye küçümsenip reddedildiğini, burjuva demokrasisinden bile geri keyfiliğe dönüldüğünü çok görmüştük.
Daha sonra aynı insanların, bu sefer zamane söylemini alıp yine aynı korkunç keyfiliği bu sefer “biz demokrasiyi aştık, seçim ve oylama yapmıyoruz”[3] diye nasıl keyfiliğin aracına dönüştürdüğünü de Çatı Partisi, Demokrasi İçin Birlik Hareketi, Halkların Demokratik Kongresi ve en son Sosyalist Yeniden Kuruluş Hareketinin bize karşı yaptıklarında acı acı yaşamıştık[4]. Bu nedenle gerçekten de Taksim’in ilk günlerinde aynı eğilimlerin burada da oraya çıkmasından çekiniyorduk.
Ancak bu çekincelerimizin aslında yeni kuşağın kültürel ve toplumsal yapısıyla hiç uyuşmadığını görmemiz çok zaman almadı. Hareket hızla 19 yüzyıl işçi hareketinin o zaman oluşturduğu demokrasi geleneklerini kendi el yordamıyla yeniden keşfedip, onları modern tekniğin olanaklarıyla birleştirdi. Stalinizmin yok ettiği ve neredeyse yüz yıldır unutulmuş işçi hareketinin devrimci ve demokratik geleneklerini bir vuruşta yeniden canlandırdı.
*
Şimdi hareket işleyişini daha da netleştirme, mahalli örgütlerini kurma ve yayma ve aynı zamanda merkezileşme görevleriyle karşı karşıyadır ve bunları gerçekleştirmeyi giderek gündeminin başına almaktadır.
Örneğin, internet programı veya sitesi ile Türkiye çapında merkezileşirken aynı zamanda mahallelere yayılmaya çalışmaktadır. Kendi bulunduğu yerde derinleşmeye çalışırken şimdi ulaşamadığı kesimlere ulaşma önerileri birbirini izlemektedir formlarda.
*
Eski dünyanın kalıntıları hala forumlarda bu yepyeni oluşumu eski dünyanın problematiklerine çekmeye de çalışmaktadırlar. Seçimlerde kimin destekleneceği ya da partileşip partileşmemek gerektiği gibi öneriler ve konuşmalar görülmektedir zaman zaman
Bu hareket ve organları, hiçbir şekilde partileşme veya seçimlerde kimin destekleneceği gibi konularla zaman harcamamalıdır.
Bu hareket, kendisinin var olan devletin alternatifi tohum halindeki bir halk egemenliğinin organları olduğunun bilincinde olmalı ve kendisi benzeri başka organlar yaratmaya çalışmalı, bir alternatif iktidar olarak örgütlenmelidir. Zaman içinde giderek bu yöndeki kabulün ve buna uygun davranışların iyice yerleşeceğini umuyoruz. En azından şimdiye kadarki doğrultu bunu vaat ediyor.
Elbette kendi içinde farklı görüşler olacaktır, farklı program ve stratejiler olacaktır. Bunlar siyasi ifadelerini de ister istemez bulacaklardır.
Yapı ve İşlev arasında, tıpkı anatomi ve fizyoloji arasında olduğu gibi kopmaz bir ilişki vardır. Bir azınlığın bütün toplum üzerindeki egemenliğini sağlamak için kurulmuş bir devlet cihazı hiçbir zaman ezilen çoğunluğun kendisini yönetmesinin aracı olamaz.
Bu nedenledir ki Paris komüncüleri de, İspanya’da Franko’nn darbesine isyan edenler de, Sovyet devriminde, ayaklanan kitleler hep doğrudan kendilerini yönetmenin aracı olan organları yaratmışlardır.
Bu nedenle Marks Paris Komünü derslerini inceler ve sonuçlan çıkarırken, işçilerin burjuvazinin devlet cihazını alıp kullanamayacağını, ama onun yerine başka bir cihaz geçirmek zorunda olduğunu vurgulamıştır. Bütün devrimler de bunu doğrulamıştır.
Ama nasıl ezenlerin aracı olan bir devlet ezilenler tarafından kullanılamaz ise, ezilenlerin aracı olan bir devlet de ezenler tarafından kullanılamaz. Bunların bir çatışması er veya geç kaçınılmazdır.
Bu nedenle, bugün Park Meclisleriyle başlayan alternatif kendini yönetme deneyimi, ya var olan devlet cihazını tasfiye edip kendisi halkın kendisi olarak örgütlenmek zorundadır ya da er veya geç onun tarafından şiddetle yok edilecektir. Sonucu ise sınıfların konumları, kararlılıkları, örgütlenme düzeyleri, güçleri, hazırlıkları vs. belirleyecektir.
*
Hareketin programı ve bayrağı konusuna ket edilen yola ve evrime gelince.
 İlk günlerde sol örgütlerin bayrakları, özellikle de ulusalcıların bayrakları (bunlar örgütlü ve hazırlıklı oldukları için) baskın görünüyor ama daha ilk günden bunların kendi bayrak ve sloganlarını benimsetme çabaları bir yankı bulmuyor hatta küçümseme ve alayla karşılanıyor; en etkili silah olan alay ile (“Mustafa Keserin Askerleriyiz”, “Kimsenin Askeri Değiliz Olmayacağız”) etkisiz kılınıyorlardı.
Örgütsüz yeni bir kuşak harekete damgasını ve ağırlığını giderek daha fazla vuruyordu. Elbette hareket kendisini oluşturan ve farklı yönlere çekmek isteyen güçlerin bileşkesi yönünde gidiyordu. Ama burada, Kürt hareketine yakın duran ve genellikle HDK’nın bileşeni oluşturan sol örgütler, Ulusalcıların tam tersi yöndeki çabalarını dengeleyip nötralize ederek, harekete damgasını vuran modern, eğitimli, genç, kadın ve “orta sınıf” ücretlilerin eğilimlerinin doğrultuyu belirlemesine imkân sağladılar denebilir.
Hareketin ilk çıkışında ve bir saman alevi gibi yayılış ve kitleselleşmesinde, Alevi ve CHP’lilerin AKP iktidarına karşı tepkileri muhakkak ki önemli bir rol oynadı. Bu görünüm, hem iktidarın komplo teorilerinin gerekçesini oluşturdu, hem de Kürt hareketinin bir kısmının bu hareketi kavramaktaki yanlışlarının ve gecikmesinin nedeni oldu.
Elbette bu hareketin omurgasını oluşturan geniş ve genç kesim büyük oranda CHP’li ailelerin çocukları olabilir. Hareketin ona tonunu veren iki büyük merkezinin, Kadıköy ve Beşiktaş’ın yüzde 68’e yakın CHP oylarının çıktığı yer olması bir rastlantı değildir.
Ancak onların çocukları ana babaları gibi düşünmemektedir, başka bir dünyaya aittirler ve hatta ana babalarının dünyasına da tepkiyi yansıtırlar.
Ana babaları genellikle teknik ve ilerleme hayranıdırlar, çocukları, tekniğe ve ilerlemeye değil, doğaya sevdalı çevrecilerdir.
Ana babaları, teknik ve ilerleme hayranıdırlar ama çoğu zerrece onu kullanmayı bilmez, çocukları doğaya düşkündür ama onlar için internet veya twitter yaşamın olmazsa olmazı, adeta vücutlarının bir parçasıdır.
Ana babaları hala başörtüsünde ilerlemenin ve “Atatürk devrimlerinin” düşmanı bir gericilik görürken; çocukları, bunda modern şehir hayatına kadının girebilmesi için bir olanak görürler ve kimsenin giyimiyle uğraşmamak gerektiğini düşünürler.
Ana ve babaları için Kürtçenin tanınması bölünmeye giden bir yoldur. Çocuklar için herkes gibi Kürtler de ana dillerinde eğitim görmelidirler.
Çocuklar aslında ana-babalarının bölünmesiyle bölünmüşlerdir.
Aslında bunların benzerleri AKP ve Politik İslam saflarında da vardır. Ancak onlar henüz meydanlara çıkmış değiller ve muhtemelen en son çıkacaklar olabilir.
AKP’nin ısrarla anlamak istemediği ve gözlerden yitirtmeye çalıştığı budur. Çünkü bu dünya karşısında kendi varoluş nedenini sürdüremez. O ancak CHP’nin anti tezi olarak var olabilir. CHP’ye sürekli çatarak aslında CHP’ye el vermekte, kendisiyle birlikte onu da kurtarmaya çalışmaktadır. CHP de bütün muhalefetin anti AKP bir çizgide tutarak AKP’ye destek olmaktadır. Aslında her ikisi bu yeni bölünmeye karşı eski bölünmeyi egemen kılmak için güç birliği içindedirler.
Benzer bir bölünme de Kürt hareketinde vardır. PKK’nın temsil ettiği çizgi de bir bakıma, klasik bölünmelerle bölünmüştür. Ancak, batıda bir benzer bölünme ve hareket olmadığı için, klasik Türk milliyetçiliğinin aynadaki aksi olan Kürt milliyetçiliğinin elinde bir rehin durumunda kalmıştır. Onları çiğneyemezdi, bu onun hızla tecrit ve yok olmasının yolunu açardı. Ama onlarla ittifak yaptığında da onlar hemen bin bir yoldan kendilerinin anlayış ve politikalarını harekete dayatıyorlardı.
Batıda bir partner yokluğunda, Özgürlük hareketi bu açmazı, kadınlara ve yoksul gençlere dayanan, Apocu ideolojiyle şekillenmiş dar ve sıkı bir kontrol mekanizmasıyla, Fransız ve Rus Devrimlerinin komiserlerine benzeyen bir organizmayla (KCK) aşmaya ve onları kontrol altına almaya çalıştı.
Batıda yükselen kendisiyle benzer telden çalan bu hareketin çıkışı, Özgürlük Hareketi’nin hareket alanını genişletecek, bu sefer Kürt burjuva politikacılara karşı daha açık tavır alacaktır. Bu ise, Kürt hareketinde bir kırılma yaratacak, eski dünyaya ait olanlar, AKP ve CHP bölünmelerin dünyasında ve onların yanında yer alacaklardır.
Böylece eski dünyanın Kürt ve Türkleri ile yeni dünyanın Kürt ve Türkleri karşı karşıya geleceklerdir. Aslında bu devrimin ve Kürt Özgürlük hareketinin kaderi bu eski bölünmeyle bölünmeye bağlıdır. Bunu ne kadar çabuk ve net yapabilirlerse şansları o kadar büyüktür.
Aksi takdirde eski dünya kendisini hızla toparlayacak, yeni doğan bölünmeyi boğmak için, eski bölünmeyi egemen kılarak tamamen kısır eski çekişmeye çekerek, sonunda bir askeri darbenin kurtarıcı gibi gelmesine yol açabilirler.
İşte Taksim’de ortaya çıkan hareketin omurgasını oluşturan yeni kuşak, aynı zamanda eski paradigmalarla bölünen bir kuşaktır. Bundan sonrasının hikâyesi bir bakıma bu kuşağın siyasi ve örgütsel gelişiminin hikâyesidir.
*
Bu kuşak, politikaya hep biraz kuşkuyla ve uzak baktı. Sağlıklı bir uzak duruştu bu. Çünkü eski dünyanın bölünmelerinde kendini bulamıyordu. Ama sonra kendini bir ayaklanmanın ortasına ve onun baş aktörü olarak buldu. Çok kısa zamanda çok büyük yol kat etmesi gerekiyordu. Bunu başarıyla yaptığı söylenebilir. Bunu somut bir örnekle görelim.
Biz daha ilk günlerde, hareketin demokratik özünü vurgulayan güçlü bir mesaj için beyazı bayrak olarak seçmesini, isteyenin kendi sembolünü bunun içinde küçük bir sembol olarak koymasını, bunun demokratik bir ulusçuluğun olmazsa olmazı olduğunu, böyle bir bayrak ve mesajla, Kürtleri ve Politik İslam’ı destekleyen alt sınıfların kazanılabileceğini söylemiştik. O günlerde bu öneriyi kimse dikkate bile almadı.
Ama hareket kendisi el yordamıyla benzerine ulaştı. Beyaz bayrağı değil, şimdilik bayraksızlığı keşfetti. Beyaz bayrağın mesajını bayraksızlıkla vermeye çalıştı. Ne olursan ol gel, ama lütfen kendi görüşünün, dininin, milliyetinin buraya damga vurmasına çalışma demenin başka bir biçimi oldu bayraksızlık.
Şimdi artık ne sol örgütlerin flamaları var ne de ulusalcıların Türk bayrakları. Bayrak bir bayrak olmamasıdır şimdilik.
Sloganlar da genellikle bu hareketin ortaya çıkardığı sloganlar. Şu veya bu sol harekete veya ulusalcılara yakın olmayan sloganlar seçiliyor.
*
Hareket daha Taksim’de radikal Müslümanlar, kandil kutlamaları ve Cuma namazına koruma sunarak laikçi olmadığı mesajını vermişti.
Dün en kritik dönemeç aşıldı denebilir. Kadıköy ve Beşiktaş, ki bu ikisi bu hareketin genel doğrultusunu vermekte ve ruhunu yansıtmaktadırlar, Lice’deki ölümleri protesto etmek için yürüdüler. Bu yürüyüşlerin benzeri İzmir’de de olmuş.
Bu yürüyüşler muhtemelen bugün bütün Türkiye ve Taksim’de de olacaktır.
Bu nitelik değişimidir. Ulusalcıların, Ergenekoncuların bu hareketi kontrol altına alma hayallerinin bitmesidir; Kürt hareketinden ayrı düşme tehlikesinin son bulmasıdır.
İlk kez, Türkiye’nin batısında, Kürdistan’daki bir ölüm için insanlar yürüdüler. Kadıköy’de örneğin katılım gayet iyiydi. Birkaç ulusalcının uyarılara rağmen Atatürklü Türk Bayrağını, göze sokarca sallamalarına kimse bir provakasyon olmasın diye kes çıkarmadığından, resimlerde onların görülmesi kimseyi yanıltmamalıdır. Hareket gücünün bilincinde olarak, onları küçük gören bakışlarıyla ezdi ve ciddiye bile almadığını göstermek istedi onlara.
*
Bir ayda kat edilen yol muazzamdır.
En kritik eşik aşılmıştır. Kürt Özgürlük hareketi ile hareket buluşmuştur.  Bu buluşmayı engellemek, görmek istemeyenler olacaktır.
Ama bir süre sonra bunun artık imkânsız olduğu görülecektir.
Şimdi politik İslam içindeki benzer şekilde genç kuşaklara ve işçilere bu mesajın iletilmesi, onların bu harekete çekilmesi, merkezileşme, alternatif organların yaratılması, yayılma ve mahallileşme gibi hedefler önünde durmaktadır.
Bu arada devlet ve karşı devrim hızla örgütleniyor.
Devlet güçleri ile Taksim’de mücadele ediyordu hükümet. Ama hareket yayıldıkça, devlet güçlerinin yanı sıra özellikle mahalli bölgelerde örgütlediği çetelerle hareket saldırmanın ve onu tekrar istediği eski bölünmelere çekmenin provalarını yapmaya başlayacaktır.
Demir Küçükaydın
29 Haziran 2013 Cumartesi




[1] Fransız devriminin bayrağı, Hürriyet Eşitlik Kardeşlik, Ekim devriminin Barış, Ekmek, Toprak idi. Bu devrimci harekette henüz böyle bir bayrak-parola yok.
[2] 1. Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda kişiye özel ve tek oy pusulası sağlanabilmesi için telefon ve email ile kayıt yapılmasına nasıl bakıyorsunuz? (Veriler kesinlikle şifreli tutulacaktır)
  Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda kişiye özel ve tek oy pusulası sağlanabilmesi için telefon ve email ile kayıt yapılmasına nasıl bakıyorsunuz? (Veriler kesinlikle şifreli tutulacaktır)  

*
2. Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda yerel ve genel kararlar alınacaktır. Yerel kararlara örnek olarak mahalleye kurulacak bir kütüphanenin kitaplarının seçimi verilebilir. Herkes genel kararlarda oy sahibi olacaktır fakat yerel kararlar konusunda fikir almak istiyoruz. Platforma dahil olan herkesin (yerel olmayanlar da dahil) yerel kararlara oy kullanmasını uygun buluyor musunuz? (Aksi durum yerel kararları sadece yerellere oylatmaktır)
  Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda yerel ve genel kararlar alınacaktır. Yerel kararlara örnek olarak mahalleye kurulacak bir kütüphanenin kitaplarının seçimi verilebilir. Herkes genel kararlarda oy sahibi olacaktır fakat yerel kararlar konusunda fikir almak istiyoruz. Platforma dahil olan herkesin (yerel olmayanlar da dahil) yerel kararlara oy kullanmasını uygun buluyor musunuz? (Aksi durum yerel kararları sadece yerellere oylatmaktır)   Evet (Yerel kararlar için Herkes oy kullansın)
  Hayır (Yerel kararları sadece yereller oylasın)
3. Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda sadece parka gelenlerin mi hesabı olsun yoksa herkes kayıt yaptırabilsin mi? (Yetkilendirme yapmak dediğimizde: Herkes okuyabilecek, haberdar olacak orada kaygılar olmasın ama provokatörlerle uğraşmayı azaltacak bir sistem için çalışıyoruz) (Yanlış anlaşma olmaması için şunu da belirtmekte fayda var: Katılımcı demokrasi için herkesin oy hakkı olacaktır burada bahsedilen asında daha çok haberleşme kısmı için geçerli bir sorudur)
  Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda sadece parka gelenlerin mi hesabı olsun yoksa herkes kayıt yaptırabilsin mi? (Yetkilendirme yapmak dediğimizde: Herkes okuyabilecek, haberdar olacak orada kaygılar olmasın ama provokatörlerle uğraşmayı azaltacak bir sistem için çalışıyoruz) (Yanlış anlaşma olmaması için şunu da belirtmekte fayda var: Katılımcı demokrasi için herkesin oy hakkı olacaktır burada bahsedilen asında daha çok haberleşme kısmı için geçerli bir sorudur)   Platform sadece parka gelenlere hizmet versin
  Platform herkese hizmet versin ama parkta aktif çalışanların yetkileri daha fazla olsun (daha güvenli)
  Platform herkese açık olsun ve herkes eşit yetkilerde olsun (az güvenli)
*
4. Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda oy kullanırken rumuzunuzun oy ile kayıt altına alınmasını tercih eder misiniz?
  Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda oy kullanırken rumuzunuzun oy ile kayıt altına alınmasını tercih eder misiniz?   Oy kullanma gizlilik ilkesine dayanmalı ve kayıt altına alınmamalı
  Oylar rumuz ile kayıt altına alınabilir (gerçek kimlik sadece sistem tarafından şifrelenmiş olarak tutulur)
  Bir de şöyle bir şey vardı (Lütfen belirtiniz)
*
5. Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda oylanacak gündem maddelerinin parklarda görüşüldükten sonra oylanması kaç saat içinde olmalıdır? (Bilgisayara kök salmamamız için parklarda görüşülüp belirli bir süre zarfında oylanması düşünülmüştür. Gündem maddeleri tartışıldıktan sonra sisteme yüklenen konuşmaların incelenmesi ve gelemeyenlerin de karar vermesi hesaba katılmalıdır)
  Parklar için hazırlanacak olan haberleşme ve oylama platformunda oylanacak gündem maddelerinin parklarda görüşüldükten sonra oylanması kaç saat içinde olmalıdır? (Bilgisayara kök salmamamız için parklarda görüşülüp belirli bir süre zarfında oylanması düşünülmüştür. Gündem maddeleri tartışıldıktan sonra sisteme yüklenen konuşmaların incelenmesi ve gelemeyenlerin de karar vermesi hesaba katılmalıdır)  
  Tabiî ki buna da bir şey düşündüm (Lütfen belirtiniz)


[3] Örneğin Celal Beşiktepe, Ankara’da bize söz vermemek için böyle diyordu. Daha sonra HDK Kongresi’nde de Akın Birdal aynı şeyleri yapacak, SYK’da da şimdi SYKP eşbaşkanı olmuş Tuncay Yılmaz tekrarlayacaktı.
[4] Bütün bu deneylerde karşılaştıklarımız yazılıdır. İlk fırsatta hepsini bir derleme olarak da yayınlarız. Ama HDK kongresindeki anti demokratik uygulamalar Demirden Kapılar adlı bloğumuzda bulunmaktadır. Sosyalist Yeniden Kuruluş’daki skandal uygulamalar onların mail grubunda var.  (Örneğin o mail grubundan hiçbir oylama, yargı , hakem, karar vs. olmadan keyfi biçimde çıkarıldım ) Çatı Partisi girişimi sırasındakiler de Yine aynı isimli kitap derlememizde var. İnternette kolayca bulunabilir.

Hiç yorum yok: