Bugün Hayır Meclisleri’nin 18 Haziran Pazar günü İstanbul’da
Kenter Tiyatrosu’nda yaptığı buluşmanın Sonuç
Metni’ni ve tartışmalarının özetini yayınlamak en doğru iş olacak.
Benzeri meclislerin her yerde örgütlenmesine çalışılmalı.
Buna kendi çapımızda bir katkıyı ancak bu meclisler, çalışmaları
ve kararları hakkında okuyucularımızı bilgilendirerek yapabileceğimizi
düşünüyoruz.
Aşağıda bu metinler yer alıyor.
20 Haziran 2017 Salı
Demir Küçükaydın
İstanbul HAYIR Meclisleri Buluşması Sonuç Metni
18
Haziran 2017, Pazar günü, 16:00’da Kenter Tiyatrosu’nda sirkülasyon ile
yaklaşık 400 kişilik İstanbul HAYIR Meclisleri Buluşması gerçekleşti. Aşağıdaki
başlıklar bu buluşmada ortaklaşılan, oydaşmaya varılmış ve meclislerimize
önereceğimiz; gündem haline getirebileceğimiz eğilimler olarak hazırlanan sonuç
metnidir.
Aşağıdaki
metinde yer alan başlıklar bu toplantı sırasında alınmış kararlar değildir.
Bu başlıklar toplantıda söz alan onlarca insanın öne çıkarılmış ve derlenmiş
ortak eğilimleridir.
Toplantı
sadece HAYIR Meclislerinden katılımcılarla değil, aynı zamanda referandum
sürecinde HAYIRa katkı koymuş, kendini HAYIRcı olarak tanımlayan mümkün olan en
geniş toplam davet edilerek gerçekleşmiştir. Ve bu notlardaki öneriler de kendi
meclislerimize önerilmek üzere somut öneriler ve eğilimler taşımaktadır.
Yöntem
Toplantı
yöntemi olarak sistemli oydaşma kullanıldı. Sistemli oydaşma; oy
birliğine varılanın ve çoğunluğun değil, en az itiraz gelen önerinin öne
çıkarılması olarak tanımlanabilir. Toplantı sırasında yapılan her öneri tek tek
not alındı ve ona gelen olumlu ve olumsuz görüşlerle aşağıdaki eğilimler
belirlendi. Eğilimler en çok önerilen ve en az itiraz gelen eğilimler olarak
sıralandı.
En
sonda yer alan diğer öneriler kısmı ise tekil olarak önerilmiş ama
sadece önereni ya da bir kez desteklenen öneriler olduğu için liste olarak
yazıldı.
ORTAYA
ÇIKAN EĞİLİMLER
Adalet Yürüyüşleri & Nöbetleri
CHP’nin başlatmış olduğu ve
İstanbul’da Maçka Parkı’nda devam etmekte olan Adalet Yürüyüşü’ne ve nöbetlerine
destek verme konusu pek çok kişi tarafından dile getirildi. Bu desteği verirken
de en geniş şekilde insanlara ulaşmayı hedefleme, adalet talebini CHP’nin
tekelinden çıkararak “Herkes İçin Adalet”
şiarıyla bunu hem genelde hem de yerel meclislerimizde de yaygınlaştırmaya
çalışma, adalet kavramının içini doldurarak hareket etme; aynı zamanda Adalet
Nöbetleri’ni İstanbul’un farklı noktalarına sıçratmak için de önümüze işler
koyabileceğimiz konularında oydaşmaya varıldı. Var olan süreci dönüştürebilecek
bir özne olarak HAYIR Meclislerinin bulunduğu pozisyona pek çok kez dikkat
çekildi.
*Alınan her sözde neredeyse Adalet Yürüyüşü’nün & Nöbetlerinin önemi
dile getirildi. Yapılan itirazların da neredeyse hepsi içeriğe dairdi.
Yapılmaması yönünde 2 söz kullanıldı.
HAYIR Meclislerinin Örgütlülüğünü Artırmak
Bu başlığa olumsuz hiçbir yorum
yapılmadı. Olmayan ilçelerde ve aynı zamanda referandum sürecindeki canlılığını
kaybetmiş olan HAYIR Meclislerini yeniden kurmayı ve sakin geçeceğini ön
gördüğümüz yaz aylarında önümüze en önemli işlerden biri olarak bunu koymamız
gerekliliği dile getirildi.
Yöntem olarak önerilenler:
●
Yazın parklarda buluşmalar yapmak
●
Kürsüler açmak
●
Nöbetler örgütlemek
●
Yerel & sokak akademileri kurmak; eğitim
çalışmaları yapmak
Hedef ve Program İhtiyacı
Çok belirgin ve keskin sınırları
olmadan HAYIR Meclisleri için bir hedef ve rota belirlemeye ihtiyacımız olduğu
konusunda kimse olumsuz bir söz kullanmadı. Bu hedef doğrultusunda da bir
program ihtiyacımızın doğacağı, basit de olsa HAYIR’da olduğu gibi
ortaklaşabileceğimiz ve meclisleri bir arada tutacak genel bir hedefle ve
programla yolumuza devam etmemizin ön açıcı olacağı konusunda oydaşmaya
varıldı. Hedefimiz AKP’den kurtulmak,
demokrasi mücadelesi örgütlemek, seçilmişlere dokunma demek ve neye karşı
mücadele ediyoruz konusunu netleştirmek olabilir önerileri yapıldı.
*Bu
gündeme dair hedefin çok detaylı olmamasına dikkat çekildi.
Mekanizmalar Oluşturmak
HAYIR Meclislerinin karar alma,
hareket etme, eş güdüm sağlama mekanizmalarını güçlendirmesi konusunda
oydaşmaya varıldı. Aynı zamanda meclisleri örgütlemek ve büyütmek konusunda da
insanlara nasıl ulaşacağımıza dair de mekanizmalar geliştirmeliyiz. Bu mekanizmaların
sağlıklı işlemesi için de birey hukukunun devam ettirilmesi ve her koşulda
geçerli kılınmasına dikkat çekildi. Dışa dönük örgütlenmeleri de önümüze
koyalım; meclisi sürdürecek demokratik zemini kuralım.
Demokrasi Mücadelesi
Demokrasi kavramı üzerinden bir adım
atmayı, demokrasi sorununun köküne inmeyi, bir demokrasi mücadelesini ve
cephesini örgütlemeyi meclislerde konuşmamız ve önümüzde koymamızın
gerekliliğinden bahsedildi. Demokrasi kavramını hayata geçirelim ve en geniş
çevreyle bunun için çalışalım. Demokrasi mücadelesi için adım atan başka yerler
var, meclisler olarak oraları da destekleyelim önerileri yapıldı.
Meclislerin İsim Değişikliği
Bir noktadan sonra meclislerin
ismini değiştirmeyi ve önümüzde koyacağımız hedef & program ihtiyacı doğrultusunda
güncellemeyi önümüze koymamızın gerekliliği vurgulandı.
Öneriler;
●
Halk Meclisleri
●
Demokrasi Meclisleri
●
Yurttaş Meclisleri
●
Demokratik Yurttaş Meclisleri
Yerel ve Toplumsal Sorunları Birleştirerek Hareket Etme
İnsanlara ulaşabilmek, meclislere
katabilmek için yerel ve toplumsal sorunları birleştirerek hareket edelim. Örneğin; Adalet Nöbetleri’ni kendi
ilçelerimize sıçratmayı hedefleyelim ve bu fikri ortaklaştıralım. Genel bir
adalet talebini yerelde icra edelim, yereli güçlendirirken meclislerimizi de
büyütelim gibi öneriler yapıldı. Yerelle bağ kuracak, meclisleri
güçlendirecek adımlar atarken bir yandan da genel hedef ve programa dair
toplumsal meseleleri buna dahil ederek hareket edelim.
*Bu öneriye dair sadece yerel çalışma yapma önerisi 2 konuşmada
dile getirildi. O yüzden sadece de makro bir politika hattından ziyade yerel ve
toplumsal sorunları birleştirme üzerinden bir oydaşma sağlandı.
DİĞER ÖNERİLER
●
Var olan
direnişlerle birlikte mücadele
Şu anda hali
hazırda süren Nuriye & Semih, Adalet Yürüyüşü, KHK’lar vb. konularda devam
eden direnişlere destek sunmak ve birlikte mücadele etmek.
●
Tüm güçlerle,
herkesin bir araya geldiği bir kurultay düzenlemek
●
Bireysel katılım
sağlanabilecek kitlesel sivil itaatsizlik eylemleri örgütlemek
●
İstanbul
Buluşmalarını aylık periyotlarla yapmak
●
Yerel yönetim ve
demokrasi anlayışımızı anlatabilmek açısından yerel yönetimlere ilişkin işler
yapmak
●
Yeni bir toplum
sözleşmesini her zaman gündemimizde tutmak
●
Meclislerdeki
kadınlar olarak kadınlarla birlikte örgütlenmeyi, toplantılar almayı önümüzde
koymak
●
Pilot bölge
olarak Kadıköy’de bir mekân kurmak
●
Yazın sabit ve
açık bir alanda toplantılarımızı alalım
● Bir sonraki İstanbul Buluşmasını Beyoğlu
Sineması’yla dayanışmak için orada yapmak
● Hep birlikte Onur Yürüyüşü’ne katılmak
● Her gün rozetlerimizi yakamıza takıp
Maçka’ya gitmek
● Paneller, film gösterimleri, kürsüler
kurarak çalışmalarımızı desteklemek
Ana arterlerde eş
zamanlı bildiri dağıtımlarına devam etmek
*
İstanbul HAYIR Meclisleri Buluşması Toplantı Notları
18 Haziran 2017, Pazar, Kenter Tiyatrosu
*Somut öneriler metin içinde kalınlaştırılmıştır.
Video gösterimleri ve açlık grevinin 25.
gününde olan İsmail Erdoğan’ın konuşmasından sonra açılış konuşmasıyla forum
başladı.
Tek bir gündemin
alt başlıkları olarak konuşulan konular;
● Meclisler
yola nasıl devam edebilir?
● Birlikte
neler yapabiliriz?
● Meclisleri
nasıl ve hangi araçlarla devam ettirebiliriz?
● Bizim
konularımız neler olabilir?
İsmail Erdoğan’ın Konuşmasından Özet
Veli’nin, Acun
Hoca’nın, Yüksel’de direnen herkesin selamı var. Çok zor bir dönemden
geçiyoruz. Bu dönem bir kırılma ile aşılabilecek bir dönem ve o kırılma
bugünden itibaren kapımıza geldi. Nuriye ve Semih’in 220 gün önce başlattıkları
direniş geniş bir etki alanı yaratmamasına rağmen 102 gündür AKP, KHK
yayınlayamıyor. Açlık grevleri bunların önüne geçti, bir barikat oluşturdu. Toplumu
değiştirme iddiasında bulunan bizlerin kaderini toplumun vicdanında arıyor
olması bizim dağınıklığımızdan kaynaklanıyor. Arkadaşlarımızın yanında
durabilseydik açlık grevinde olmayacaklardı. Bu durumu aşabilmenin tek yolu
var. Ortaklaşabileceğimiz meseleleri ön plana çıkarmadığımız sürece sınır
tanımayan müdahale devam edecek.
Muhtemelen
cezaevinden çıktıklarında aynı masaya oturduğumuzda politik bir sohbet yapsak
taban tabana zıt şeyler söyleyeceğiz. Bir tedrisatımız var hepimizin ama
farklılıkları ön plana çıkarmak yerine ortaklaşabildiklerimizi ön plana
çıkamalıyız.
Sosyal
demokratlarla hayatımda bir kere bile yan yana gelmedim bir kere bile oy
vermedim. 70 imzacısı olan kurumlar var ama sokağa çıktıklarında 70 kişi
çıkamıyorlar. Arkamıza bir rüzgar almadan biz bu durumu değiştirecek güce sahip
değiliz. Hiçbir kibre kapılmadan, ne kadar da güçlüyüz demeden, kendimiz 10
tane polisin başını eğemeyeceği İdris Baluken’le dayanışabiliriz. Kılıçdaroğlu
İstanbul’a geldiğinde Maltepe’de Edirne’ye gitmesini zorlayabiliriz.
Tartışmalar:
B.A: (HAYIR Kadıköy) CHP’nin yürüyüşü bir heyecan yarattı ama eksik
kalan bir yer var. Bir söz var: Batı toplumları özgürlük ister, doğu toplumları
adalet. Buna biz özgürlük istiyoruzu
eklemezsek, ki ekleyecek olan da HAYIR Meclisleridir, o zaman İstanbul’a
ulaşıldığında bu yürüyüş biter. Biz
sadece adalet istemiyoruz. Özgürlük de istiyoruz. HAYIR Meclisleri böyle bir
şeyi örgütleyebilirse İstanbul’dan Kandıra’ya 118 km 5 günlük. İzmit’e 2 gün.
Başka bir kol Edirne’den başlayabilir. İstanbul’da bu yürüyüşün nasıl
sonlanacağıdır bunun sonucunu belirleyen. Gelip bir basın açıklamasıyla
dağılırlarsa olmaz.
Nuriye’nin ve
Semih’in tutuklanmalarının sebebi bu adaletsizliği görünür kılmalarıydı zaten. Neden tutukladınız, diye soracak bir
tane gazeteci çıkmadı malumunuz. 2 gün önce açlık grevlerinin 100. gününde
Kadıköy’deki heyecan çok önemliydi ama sonrasını getirmiyoruz. Halbuki artık
her gün ölüm için geriye sayım oluyor. Artık geriye dönülmeyen noktadalar ve
devlet büyük ihtimalle müdahale edecektir. Bu
eylemleri her gün şekline dönüştürmeli.
F.S.: (HAYIR Kadıköy) Çok yakıcı meseleler var, bir kısmı vicdanlarımızı
ve psikolojimizi ciddi anlamda sıkıştırıyor. Bunla baş etmenin en iyi yöntemi meclislerin çalışmalarını ve örgütlülüğünü
derinleştirmek. O dağınık ve kimsenin sokağa çıkamadığı günlerde Kadıköy’de
çeşitli çevrelerden insanlar bir araya gelmeye başladık. 10 kişi, 20 kişi,
tabii DİB’in de vesile olmasıyla hayır üzerinden yol almaya çalıştık. Sivil bir
halk örgütlenmesiyle yapabileceğimiz üzerinde uzlaştık. İstanbul ve başka
şehirlerde 5 milyon üzerinde materyal dağıtarak inanılmaz bir çalışma yaptık.
Bugün geldiğimiz noktada bu halimiz yetmeyecek. Sol demokrasi güçleri açısından
durum şöyle: her semtte her mesele hakkında ayrı bir platform ve yapı var. 100
200 bileşenli yapıların toplantıları 30 kişilik. Bir de bu var elimizde. Son
birkaç aydır ben kendimce okumalar yapıyorum. Ağırlıklı olarak sol çevreler,
İslamcı demokratlardan MHPlilere kadar. Madem bunca çeşitli çevreden insan
faşizm tartışması yapıyor. Tek başına
meclisler yetmez. Meclisler demokrasi cephesi yönünde adım atması gerekiyor.
Sosyal demokratlar, BHH, Demokrat Müslümanlar herkesi de dahil ederek. İnsanlar
için net tek bir adres etrafında toplanmak, birey hukuku esasına, kurumların
temsiliyle işlemeyen yapılardansa aktif katılımlı bu tarz halk meclislerine
katılmak daha mantıklı. Bugünün
yakıcı meselesi birleşik bir mücadele için meclislerin bu meseleyi önüne
koyması. Çalıştay yaptık Kadıköy’de bunun için. Dalgalı bir seyir izliyor
olabiliriz ama yan yana geldiğimizde güçlü olduğumuzu gösterdik.
M.P.: (HAYIR Beşiktaş) Geldiğimiz noktada birbirimize sığınmamız
gerekiyor daha da yakın olmamız gerekiyor. HAYIR
Meclislerini örgütlerken genel sorunlardan ziyade yerel sorunlara eğilmeliyiz. Sadece
eylemle kaldığı sürece toplumun içine giremiyoruz. Toplumun yanında olmalıyız
meclisleri büyütebilmek için. Yerelde
çalışmalıyız.
Toplum için iyi şeyler düşünen insanlar
olarak her şeylerini kabul ederek birlikte yürümeli. Bazı şeyleri, sadece
bugünkü gündemleri takip ederek hareket etmemeliyiz. Pankartımızla
demokrasi nöbeti tutan arkadaşlarımızın yanına gittiğimizde gözlerindeki sevinci
gördük, demek ki daha çok yanlarında durmalıyız.
R.K.: (HAYIR Beşiktaş) Toplumun yarısının hayır diyeceğini biliyorduk
zaten. Bu çokluğu nasıl meclis modeliyle örgütleriz dedik. Bu süreçte bundan sonraki hareketimiz için de önemli görünen eş zamanlı
hareket edebilmemiz. Eş zamanlı eylemler hızlı yayılmamızı sağladı, sosyal medya dışında yeni bir alan
yaratabilmek bundan sonraki dönemde de önemli. Meclisler herkesin eşit söz
hakkına sahip olduğu bir süreç.
Bizi bir adım
daha öne götüren süreç 16 Nisan gecesiydi. Biz mecliste birlikte olma kararını
almamız bunu öngördüğümüzü gösteriyor aslında. Şu an bu referandumun meşru
olmadığını herkes biliyor. Evet diyenlerin de diyecek bir kelimesi yok. Aslında
hep bir fikri takip ederek devam ettik. CHP’nin adalet talebi hangimizin talebi
değil ki? Herkes bir noktasından adalet istiyor. Biz neye hayır dediysek bugün
o hayırlar devam ediyor. Tek adam diktatörlüğünün inşa süreci devam ediyor. Laiklik, barış, adalet taleplerini en geniş
kesimlere yayarak mücadele etmeliyiz.
İlçelere adalet yürüyüşlerini yayabiliriz.
Eşitliğin barışın demokrasinin olmadığı bir ülkede adalet olabilir mi? Yürüyüşlerle, forumlarla İstanbul’a yaymaya
çalışalım bunu. Yaz boyu ne yapacağız? Belki
DİB ile beraber yazı da hareketli bir eylem sürecine dönüştürebiliriz.
Meclis gibi bir araç var bizde, 16 Nisan gecesinde olduğu gibi yazı ve
önümüzdeki süreci de böyle değerlendirmeliyiz.
Y.A.: (HAYIR Beşiktaş) Kazandığımızı unuttuğumuz anda geri düşmeye
başlarız. Bunu kalıcı bir kazanım haline
getirebilmek, ilerdeki mücadelelerin güçlendiricisi haline getirmekten başka
yolumuz yok. Bunu yaparsak mücadelemiz büyüyecek. Bunun ilk adımı hayır meclislerimiz. İkinci adımı meclislerimizi daha
kitlesel hale getirmek, mücadele mekanizmalarını güçlendirmek. Bunun yolu
direnişlerin içinde bulunmak. Açlık grevi, Yüksel direnişi, KHK karşıtı,
işçilerin grevleri, CHP’nin adalet yürüyüşü, hepsinin içine girmeli ve onlarla
birlikte mücadele etmeli.
Kadıköy çalıştayında
güzel bir toparlanma var. HAYIR
Meclisleri kendi mekanizmalarını güçlendirmeli ve daha dışa dönük örgütlenmeli.
Kitleselleşmek mücadeleyi büyütmek gerekiyor. Bizim yine dışarıya doğru hayırı
yaymamız gerekiyor, oralara bir kanal olarak girmemiz gerekiyor. Bunla ilgili
çalışmalar yapılabilir. Mücadelenin bir yanı devleti ve onun mekanizmalarını
çok iyi tanımak olmalı. Dünyada iki taraf var direnenler-direnişini bastırmak
isteyenler. Biz direnişi büyütmek istiyorsak bastıran araçları iyi tanımalı. F.’nin
bahsettiği çalışmasını kolektifleştirip eğitim
şeklinde meclislerde yaygınlaştırabiliriz.
E.N.: En temel eksikliğimiz şu:
birtakım etkinlikler ortaya koyuyoruz ama nereye varmak istiyoruz? Referandum
döneminde belliydi, hayır çıkarmaktı. Ama şimdi? Nereye varmak istediğimizi
ortaklaşa tartışıp bir programa varmış değiliz. Gezi Parkı’nda da aynı şey
vardı. Çok güçlüydü, militandı ama sönümlendi. Şimdi biz kendiliğinden bir
direnişin patlak vermesini bekleyemeyiz. Bir
siyasal programımız olmalı. İktidarın saldırılarına karşı çıkışlar
yapabiliriz ama onu istemiyorsak, ne istiyoruz? Ortak açık net ifadelerimiz
olmalı. Ortak sözlerimizle biz meydanlarda olmalıyız. CHP yürüyüşe başladı
heyecanlandık. Niye?? Kitleler sokağa çıkacak diye. İyi de, CHP bizim kendi
sözümüz ve kimliğimizle orada olmamızı istemiyor ki. Ya ihbar edecektir ya da
kitlesini çekecektir. Hayır Biz Kazandık nasıl sonuçlandı gördük. CHP’nin
insafına bağlı başka bir sokağa çıkış söz konusu. Bu vesayetten kurtulmalı.
İsteyen destekler, ben gitmeyeceğim, biz kendi işimize bakalım. Ben demokratik
Cumhuriyet istiyorum. Başka arkadaşların başka kelimelerle ifade edeceği,
emekçilerin aydınların ve tüm yurttaşların eşit hakları temeli üzerinde yükselen bir cumhuriyet. Bir an önce hayır meclisleri bir siyasal program oluşturmalı. Bu
konudaki mutabık üzerinden diğer tüm adımlarını atmalı.
H.A.: (HAYIR Şişli) Büyük bir gücün üzerinde duruyoruz. 81 il var.
Referandum gecesi AKPlilerin yüzlerinin asılmış olmasının sebebi Kasım
seçimiyle karşılaştırdığımızda 81 ilin 68’inde 1 Kasım’dan referanduma hayır
oyları ciddi biçimde artmış olmasıydı. Hayırın mutlak olarak kazanması.
Bayburt’ta en büyük hırsızlıklar yapıldı. %8’den %23’e yükseldi.
Bizim HAYIR
Meclislerinin Gezi’den aldığımız derslerle, karar alma süreçlerinin meclislerde
geçerli olması, içimizi döküp dağılmamamız gerekiyor. Birey hukuku çok önemli. Bu örgütleri tanımamazlık etmek değil. Ama
örgütlerin herhangi bir temsilcisi orada birey olarak bulunması ama
ortaklaştığımız kararları o temsil ettiği örgüte ulaştırması birey
hukukudur. Bunlar devam etmelidir.
DİB-Meclisler
ortak toplantısı oldu. Hayır için çalışan herkesi birey hukukuyla bir kurultaya
çağırmak için DİB’in liyakatı vardır dedik. DİB bir perspektif ortaya koyan
fikri bir yapıdır, buna kimse itiraz etmez. Sadece DİB’in değil, herkesin geldiği yapıların bir araya geleceği bir
kurultay önümüzde duruyor.
Biz meclisler
değiliz. Biz öncül ilçelerde ve mahallelerde bir araya gelmiş öncüleriz. Bu bir
yetersizliktir. İnsanların kendilerini özne
hissedeceği bireysel katılımla sağlanacak bireysel itaatsizlik eylemleriyle
gerçek anlamda halk, yurttaş meclislerini kurabiliriz.
İş Bankası’nı, Paşabahçe’yi bloke etme. 3
liralık bardak alıp kırıldı diye geri verme gibi eylemler yapabiliriz. Dayanışma
ekonomileri çökertici bir şeydir. Üretim
ve paylaşım kolektifleri kurabiliriz. Bizim AKP liderine biat etmiş
yapılardan değil, doğrudan üreticileri kullanarak bu iktisadi sistemi sermayeyi
çökertmeye ihtiyacımız var. Bunların hepsini yapalım.
F.A.: (HAYIR Kadıköy) Bizim kendi çalıştayımızda da bunu söylemiştim.
Buradaki kalabalık çok güzel fakat meclislerimizin
derinleşmeye ihtiyacı var, ayrıca İstanbul’un pek çok yerinde meclisleşmeye
ihtiyaç var.
Bu hayır devam
edecektir tabii ki ama diğerlerinin söylediği gibi ben de bizim bir demokrasi
temelli, faşizmin de kurumsallaştığı şu süreçte, ne derseniz deyin adına, bizim ciddi bir cepheye ihtiyacımız var.
Sadece sosyalist hareketlerin partilerin birliği gibi bir şey olamaz. Halkın
içinden bir hareket olmak zorunda. Bu çerçeveyi genişletecek her ne varsa
yapmak gerekiyor. Çok fazla
maddeleştirmeden çok kısa öz yan yana gelişimizi özetleyen,
bir hedef & programla demokratik ve
sosyal cumhuriyet hedefleyelim diyorum ben. Ama öncelikle faşizmi
durduracak bir hareket olacaksa bunun olabildiğince geniş bir toplam olması
gerekli. Birey hukuku ve meclis yapılanmasıyla ilerlemek güzel. Oydaşma
sistemiyle de ilerlemek ortaklaştığımız şeyleri çıkarıyor diye düşünüyorum.
Güncel politikayı da yakalamayı beceriyoruz Bu yol alışımızın burayı daha da
genişleten İstanbul ve diğer yerlerle de bakışımlı olarak büyütülmesi gerekli.
Tarihin belli
momentlerinde belli şeylerini ıskalamamalı ama ilkesel olarak da durduğumuz
yeri bilmek gerekiyor. CHP’nin bugünkü konumu, tabanının dayatmasıdır, hala
özeleştiri vermediler ama farklı
yerlerde de geniş katılımlı Kocaeli, Maltepe, vs. buralardan gelen
hareketliliği ıskalayamayız, içinde var olmamız gerekiyorsa olacağız. Ama
sadece adalet talebi içi boşaltılmış demektir. Eşitlik demezsek, Kürt halkını
yok sayarsak, özgürlük ve demokrasi taleplerimizi dillendirmezsek kadük
kalacaktır. Şu anda bence CHP’nin de istediği gibi gitmiyor. Kendi rengimizle başka yerellere yayarak
kendi taleplerimizle buraları büyütelim. Bakırköy ve Kadıköy gibi başka
yerlerde de yayalım, halkın katılımın daha fazla olacağı yerellerde işi
büyütelim.
Y.A: (HAYIR Kadıköy) Meclisler kurulduğundan beri süreç bundan sonra
nasıl devam edeceğimiz hakkında nüveler veriyor. Toplumun tamamını kapsayan
hayır diyerek yola çıktık. Geniş topluluklara seslenebildi, hedefini
sivrileştiren, rejim mücadelesini ana hattına koyan şekilde mücadelesini
büyüttü. Gezi’de, 7 Haziran’da ve referandumda kazandık. Hepsinde rejim
tartışması olarak yürüttük. Bundan
sonrasında da hedefimiz geniş kitlelerle bağ kuran, kurumsal şekilde varlığını
sürdüren, kimsenin apoletiyle bulunmadığı yerler olarak devam etmek olmalıdır.
Maçka’daki adalet nöbetini hayır mücadelesi gibi görüyorum ben. Bu yürüyüşleri
yapmaya devam etmeli. Önümüze gelen,
büyük toplulukları hareket ettiren konulara müdahil olmalıyız. Öyle bir
durum ki CHP sokağa çıksa bir dert çıkmasa ayrı dert. Ama ne olursa olsun Maçka Parkı nöbetini önemsemeliyiz. Kurumsallaşma
da çok önemli. Tüm İstanbul’daki
meclisleri bir araya getiren bu buluşmayı da her ay yapalım.
Y.Y.: (HAYIR Bakırköy) Bizim içine doğduğumuz yer ve meclise ismini veren
şey referandumdur. Meclis devrimci bir şey, Sovyet sistemi bunun üzerine
kurulu, İtalya’da da var vs. Meclisi
sürdürecek demokratik zemini kurmak önemli. Meclislerin işlediği varsayılan
yerlerde meclisler ne kadar vardır? Kendine meclis diyen ya da meclis fikriyle
örgütlenen HDK ve BHH de var. Bütün bu
süren tartışmalarda bizi geleceğe taşıyacak şey öncelikle var olduğunu
varsaydığımız meclislerin bir program çıkarmasıdır. Yoluna da ismen HAYIR Meclisi olarak devam etmemelidir. Bireysel temsiliyet temelinde
mekanizmaların işlemesi. Bunların nasıl işleyeceği önemli. Ya bu meclisler arası ilişkiyi tarif edecek
ve bir temsiliyet mekanizması kuracağız ya da bir İstanbul meclisi adlandırması
yapacağız. Bu meclise katılmak isteyenlere açık ama hukuku belli olacak. Yoksa
de fakto, oydaşmaya uymayan neticeler vermektedir.
E.D.: (HAYIR Kadıköy) Taban hareketliliğinin önemini gösterdi HAYIR
Meclisleri. 5 milyon bildiri eritebildi, bağımsızlara kanal açtı, seçim kampanyası
yaptı. Bunu örnek alarak meclisleri
sağlam bir yapıya oturtmalıyız. Gerçek bir meclisleşmeye doğru adım
atmalıyız. Halk meclisi, Demokrasi
Meclisi vb. isimlerle halkın katılabildiği meclis olması gerekli. Eylemliliği
de önemli görüp kurucu rol üstlenmeliyiz. Toplumu da mücadeleye dahil
edebilecek mekanizmalar oluşturmalıyız. Sonraki adımımız da bir kurultay
olabilir. Güçlü bir hareketi tabandan nasıl yayabiliriz? Sadece İstanbul’da
değil diğer iller de. İlerleyen günlerde rotamızı çizeceğiz.
D.Ş.: (HAYIR Üsküdar) Biz Üsküdar’da bundan sonrasına ilişkin de
konuşuyoruz, henüz ortaklaşamadığımız yerler de var elbette. Referandumda
Türkiye’nin her yerinde bir seferberlik yaratıldı. Kendi çevremizi çeperimizi
büyüttük, bu büyük bir kazanım, devam ettirilmeli. Hayır çıkacağını biliyorduk
ama önümüze koyduğumuz somut bir işti. Bundan
sonrasında önümüze somut işler koymamız, sokakta da olmak anlamında önemli.
Öneri: sandığın hükmü yok ama yerel yönetimlere ilişkin yapacağımız çalışmaları
da hayata geçirebiliriz (yerel yönetim ve demokrasi anlayışımızı anlatabilmek
açısından).
Adalet yürüyüşü var. Tabii ki destek
vermeliyiz. Meclislerin kendi yerelindeki duruma göre şekillendirerek
adaletin içini doldurabileceğimiz çok şey var. Maçka’yla sınırlamak doğru değil, herkes kendi yerelinde bunu
anlatabileceği mecralar yaratmalıdır.
B.Y.: (HAYIR Kadıköy) Biz meclisi kurduğumuzda söylediğimiz bir laf
vardı, referandum bitene kadar herkesin tek bir partisi var o da HAYIR Meclisi.
Bugün bu salonda bulunan ve meclislerde faaliyet yürüten her arkadaşımız özel
bir devlet tipiyle karşı karşıya olduğumuzu belirtiyor. Bu durum tespitinden
hareketle, bu gidişatı durduracak bir
demokrasi cephesi etrafında bir araya gelmeden başarmak mümkün değil. Haklı
olarak referandum sonrası hedefi soruluyor. Bu hedef en geniş demokrasi
cephesini kurarken meclislerin özne olarak rol oynamalı. Yeni bir toplum sözleşmesini yeniden bu topluma tartıştırmalıyız.
Bir sürü yerde
meclisler gerçekten siyasetlerin toplamı olarak kaldı. Ama bazı meclislerde de bireysel katılımın esas alındığı bir
çalışmaydı, bunu korumak gerekiyor. Bunu yaparken de örgütlü insanların kendi
çevrelerine bu demokrasi cephesinin propagandasını yapması gerekiyor.
HAYIR Meclisleri demokrasi mücadelesinin
yaratılması sürecinde tek odak olmayabilir. DİB birtakım adımlar atıyor,
desteklenmeli.
CHP ve adalet
yürüyüşü meselesi: tutarlı demokratların tartışmayı kimin başlattığına
bakmaması gerekiyor. Demokrasi ezilenler mücadelesinde bize alan açıyor mu
açmıyor mu ona bakalım. CHP’yi tartışmamıza gerek yok. Kendimizi tartışmamız ve adalet söyleminin içini doldurarak, çoğaltarak
içini boşaltmaya çalışan insanları farklı bir noktaya çekebiliriz.
Ç.Ç.: (HAYIR Sarıyer) Gerçekte örtük programımızı açığa çıkaracak 3
kavram: demokratik olmayan bir rejimle karşı karşıyayız ve mücadeleyi buna
karşı yapmalıyız deniyor. 12 Eylül gibi bir rejim değil, inşa sürecinden
bahsediliyor. Bu toplum bulduğu her iğne deliğinden mücadelesini geliştirmeye
çalışıyor. Kendi askerinin kusmuğunda boğulan bir iktidarla mücadeleden
bahsediyoruz.
Esas yönümüzü belirledikten sonra
mekanizmalarla vs. geliştirebiliriz. Meclisleri neyle nasıl kuracak
olursanız olun diktatörlüğe karşı
direnişin kitlesel organlarını örgütlemekle sorumluyuz.
CHP kitlesiyle
birlikte kazandık hayırı. HAYIR Meclislerinin sihri Gezi’den itibaren oluşan
hem rejimle mücadele edebilme hem de bunu yerel toplumsal sorunlarla
kitleselleştirme sihrinde yatar. Diktatörlüğe
karşı iğne deliğinden mücadelesini büyütmeye çalışan her mücadelede bulunmalıyız.
Biz kendi hareketimizle, direniş biçimimizle istediğimiz anlamı yükleyebiliriz
adalete.
Kadınlar oluşan şeyin çok gündelik ve ağır
bir saldırısıyla karşı karşıya. Temel çağrı: ayrı bir kadın toplantısı.
A.M.: (HAYIR Şişli) Referandum çıktığında korktuk, tedirgin olduk. 16
Nisan’daki anayasal metin çok ciddi eksikler barındırıyordu. Bazı şeyleri
şekillendirmek için hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Herkesi ayırt
etmeden yakıp geçebilecek bir inşa süreciyle karşı karşıyayız. Karşılığını da
aynı şekilde vermemiz gerekiyor. En büyük mağdurlar AKPliler olacak. Takas
kabiliyetleri azaldı çünkü yeni modelde eskisi kadar önemi kalmadı partilerin.
O habitat kayboldu. AKP’ye oy vermiş kitlenin takas kabiliyeti azaldı. AKP’nin
kodamanları ciddi bir tehdit olarak algılanıyor ve tasfiye olacakların
düşünüyorum.
Hedef ne olmalı? Nasıl defans halinden
çıkıp daha atak daha şekillendirici olunur? Bunla ilgili bir seans olması lazım.
Ümidimizi kaybetmeyelim ama direnç
noktasında kalmayalım, hedeflerimiz ve kitlelere ulaştırabileceğimiz
dokümanlarımız olmalı.
N.G.: (HAYIR Beşiktaş) Referandumda bizi bir araya getiren şey başkanlığa
hayır sloganının kapsayıcılığıydı. Meclisleri de bir araya getiren şey buydu.
Başlayan adalet yürüyüşleri yeniden her
kesimden fikirden insanı bir araya getirebilir. Şu an önünde arkasında
hiçbir imza yok. Adalet de hayır gibi %50’yi aşan bir yere getirebilir.
İnsanların
sabahtan akşama kadar bir mekanda bulunması ve adalet demesi her zaman önümüze
gelen bir şey değil.
Kitleleri
harekete geçiren odak kim olursa olsun şu anda bizim önümüze çok ciddi imkanlar
sunuyor. Böyle bir gündeme müdahale ederek meclis olabiliriz. Maçka’yı bir adres olarak belirleyelim.
Eylemlerin çağrısını her gün yaparak oraya gitmeliyiz.
Ç.S.: Türkiye’deki faşist dikta
çok farklı bir boyuta ulaştı. Çaresiz bırakıldığımız ve hesap soramadığımız bir
süreç yaşadık. Hayırı kuramadığımız her gün yeni bir canla tehdit ediliyoruz.
Biz adaleti baştan beri kurmaya çalışıyoruz, yıllardır adalet diyoruz, ama
sokağa bugüne dek çıkmayan bir muhalefet partisiyle karşı karşıyayız. Bu
katliamların hesabı sorulmadan bu günler aşılmaz.
A. Y.: (Hukuk Öğrencisi) Birçok yerde HAYIR Meclisleriyle ortak çalışma
yaptık. Eyüp, Gaziosmanpaşa gibi yerlerde çalıştık. İki gündür biz de
çalıştayımızı yapıyorduk. Neden sahaya çıktık? Biz hukuk öğrencisiyiz, biz
geleceğimizi koruması gereken partilerin, STK’ların bunu yapabileceğine
güvenmiyorduk. Sadece direnerek değil
bunun da farkında olarak bir şey yapmalı.
Sokakta biz
onları dinliyorduk. Sorgulama kültürü yok insanların, birçok kişi anayasayı
dinlemiyordu, kendi dertlerini anlatıyorlardı. Onları yanımıza çektiğimiz zaman
bu iktidarın temeli yıkılacak.
Adalet yürüyüşüne bireysel katılım
yapıyoruz. Tali gündemlere kapılmayalım diye karar almıştık. Ana hedef
hukuksuzluktu. Verebildiğimiz kadar destek verelim ama olabildiğince yolumuzdan
şaşmadan devam edelim.
Y.E.: (HAYIR Kadıköy) Hayır cephesini nasıl büyüttük? Birçok hayır
talebini bir araya getiren ve bu çoğulcu taleplerin aynı potada eridiği bir
yapıydı bu. Eylem yani sokakta olmak aklı da özgürleştiriyor. Sadece rejim
değişikliği değil çoklu taleplerimiz üzerinden gelişti. Önümüze gelen bir OHAL
sürecine ya da rejime değil, taşeronlaşmaya, kadın cinayetlerine, ekolojik
cinayetlere de karşıyız. Hem güncel
durumla aynı zamanda perspektifimizle, büyük kitlelerle yan yana gelerek, yerel
meclislerimizde insanların yaşamlarına da dokunarak öneriler sunmamız
gerekiyor. Her alanda saldırıyla karşı karşıyayız. Hayatın kendisi bir
direniş alanı olmuş durumda. Yerelde de bu duruma çözüm olmamız lazım.
Mücadele ettiğimiz aklı da öğrenmemiz
gerekiyor. Devlet çok daha geniş ve köklü bir örgüt, ve bizden daha hızlı
öğreniyor. Birbirimizi interaktif olarak eğitebileceğimiz bir alan olması
gerekiyor. Panel, sokak akademileri vb.
şeyler yapılabilir.
Adalet söyleminin
de içini buradaki kitleyle temas ederek büyütebileceğimiz düşünüyorum.
Bugün adalet
nöbetlerine gelen birçok arkadaş bu ülkenin içindeki birçok hukuksuzluğun
tezahürü olarak katılıyorlar oraya. Buradan direk Maçka’ya gidebiliriz. Önemli olan kitlelerin talepleridir, biz de
bu taleplerin yanında olmalıyız.
T.Ş.: (DİB Koordinasyon) İsim değişikliği konusundaki önerim Halk Meclisleri.
İş konuşalım, siyaseti de iş olarak algılayalım. Bize destek olan STK’lar vs. ile görüşerek bir Halk Meclisi kuralım.
Pilot bölge olarak da Kadıköy’de bir mekan kurulsun. KHK ile ihraç edilmiş hocalarımızı
davet ederek seminerler düzenleyelim. Bunun Türkiye’ye yayılması için
çalışalım. Demokrasi kavramını
hayata geçirelim.
Barış ve adalet istenmez, sağlanır. İstemek nesneleştirir.
Adalet, barış mücadeleyle sağlanır. Kurguyu baştan güzel yapmak ve samimi olmak
lazım. Halk Meclislerine dönüşürken de
demokrasi sorununun köküne inmek lazım. Demokrasi hiç olmadı. Bizim
istediğimiz daha adil bir yaşam. Sorunlara samimi olmalıyız. Bu samimiyet her
şeyi uğruna göze alacak şekilde, özverili olmalı. Demokrasiyi içselleştirip iş
hayatında, aile hayatında aynalama yaparak yayılmasını sağlamalıyız. CHP, HDP, HDK, Halkevleri bize destek veren
herkesle görüşüp bir program çıkaralım ve onu uygulayalım.
N.S.: (HAYIR Üsküdar): Bir sonraki İstanbul Buluşması Beyoğlu Sineması’yla dayanışmak için
orada olsun.
Demokrasi mücadelesi veren hiçbir kişi veya kurumun bir adalet kavgasının
dışında kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Adaletsizlik yıllardır yaşanıyor ve
çok geniş kesimleri etkiliyor. Biz de
kendi sözümüzle HAYIR Meclisleri olarak adalet yürüyüşüne katılmalıyız. Her
ilçe kendi yerelinde ve kendi yerelindeki demokrasi güçleriyle birlikte bunu
tüm İstanbul’da nasıl
örgütleyeceğini düşünmeli.
Üsküdar’da hayır çalışması yaparken hayırı kazandık ama
hayır için bir araya geldiğimizden daha farklı olduğumuzu gördük. Gördük ki biz
bir halkız. Birbirimizin korkularını, endişelerini, siyasi kaygılarını anladık
ve birbirimizi hor görmedik. Üsküdarlı olduğumuzu fark ettik. İsmimizin ne
olduğuna çok da takılmadık. Yalnız olmadığımızı hissederek, birbirimize
güvenerek, kardeşliği, samimiyetle bir araya gelmeyi yaşadık.
Bu samimiyetin ve birlikteliğin Üsküdar’da bir karşılığı
olduğunu gördük. Fakat buradaki tartışma sonrasında şunu düşündüm: HAYIR Meclisleri bir siyasi özne mi olacak
bu ülkede bu kadar sol sosyalist yapı varken?
Meclisler sadece solcuların yan yana geldiği ve eylem yaptığı yapılar
olmayacaksa, eğer büyüyecekse bulunduğu yereldeki halkı dinlemek zorunda.
İnsanlar sessiz olabilirler, ya da tepkilerini bizim görmek istediğimiz
şiddette göstermiyor olabilirler ama itiraz ediyorlar. Halk meclisi olacaksak yereldeki insanların sorunlarını dinlemek
anlamak ve hep beraber bunları çözebilecek mekanizmaları kurmak zorundayız.
İlk kazmayı yerellerden vurmak zorundayız. Kurabilirsek eğer, uzun vadede sabır
gösterirsek, ancak o zaman gidecekler.
H.K.: (HAYIR Kadıköy) Koşuyolu-Acıbadem
mahalle meclisinden mesaj var: İnanç Özkeskin’i anmak istiyorlar ve onun evine
baskın düzenleyerek onu katledenleri kınıyorlar.
Şu duruma düşmemeliyiz: sanki İstanbul’da her yerde sesimiz duyuluyor,
her yerdeyiz gibi düşünmemek gerekiyor. 39
ilçede de örgütlenmeyi önümüze koymalıyız ve İstanbul Koordinasyonu’nun kurduğu
bir komisyon bunun takipçisi olmalı.
Program meselesi nasıl bir toplum
istediğimize denk geliyor. Demokratik bir cumhuriyet istiyoruz. Yeni bir
toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var. Genel
makro politikayı yerellerde de örgütleyebiliriz. Bunu başka yere havale
etmektense, diyoruz ya toplumsal sözleşme, aynı zamanda evrensel değerlerdir
bunlar.
Meclislerin adı değişecekse buna meclisler karar verir. İsmin cismi
anlatabilmesi gerekiyor. Demokratik
Yurttaş Meclisleri önerim.
CHP yürüse bir dert yürümese bir dert diyoruz ya? Bir özeleştiri vermek
gerekiyor. “Anayasaya aykırı olsa da evet diyeceğiz” dediler ve tutuklamalar
başladı. Hayır dersek havuz medyası hakkımızda kötü konuşacak saikiyle yaptılar
bunu. Adaleti herkes için istememiz
gerekiyor. Sözümüzü söylerken de %50 için değil tüm toplum için siyaset
kurmamız gerekiyor.
Maçka sönük geçiyor. O alanın
değiştirilip dönüştürülmesi, bizim ruhumuzun oraya yansıtılması gerekiyor.
Maçka’da sıkıştırılmaması gerekiyor. Bakırköy’e vs. yaymak gerekiyor.
Adalet meselesini bu şekilde büyütebiliriz.
A.D.: (HAYIR Şişli) Hedef meselesinde farklı
düşünüyorum. Karşımızda faşist diktatörlük tehlikesi var. Tarihte bu tehlike
olduğunda hedef daraltılmamıştır.
Program olarak tek şey geliyor
aklıma, AKP’den kurtulmak. Bu rejim
değişikliğine direnmek yapılacak tek şey. Bizim HAYIR Meclislerinde
örgütlenmemize gerek yok. Sokak ve örgütlenmek önemli ama bunlar araç. Bizim hedefimiz bunlar olamaz, bizim
hedefimiz AKP. Gezi de dahil hiçbir büyük kalkışma cephe kurarak salonlarda
bildiriler hazırlayarak olmadı. Tahrir de böyle olmadı, hiçbir yer böyle
olmadı. Kitleler karar verir ve sokağa çıkar, örgütlüyseniz onu
yönlendirirsiniz.
Bizim için daraltılmış hedef bence
seçilmişlere dokunma olmalı. Çünkü HAYIR Meclisleri meclisle ve bir seçimle
ilgili bir şeyden yola çıktı. Aynı hattan devam etmek daha doğru geliyor.
Adalet içeriğini de böylece içerebilir.
Bugüne kadar AKP iktidarı döneminde en başarılı hareketler Kadın Kurtuluş
Hareketi ve LGBTİ hareketidir. Onur Haftası geldi. Adalet Nöbeti’nden
bahsettiğiniz kadar bile değil, kimse bundan bahsetmedi. LGBTİler direnişte ve
sokakta olacaklar, o direnişe katılmamız da çok önemli.
C. Ö.: Momentler
bitmedi. Ama Amerika’yı da tekrar keşfetmeye gerek yok. Yönetenler
yönetemiyorlar. Yönetilenler böyle yönetilmek istemiyor. Ekonomi kötü gidiyor.
Bu umut verici. Hayat uçların arasındaki sonsuzluktan, ve onun arasındaki tüm
renklerden ibaret. Ne istemediğimiz çok belli. Ama bu isteklerimizi dile
getirirken çelişkiye düşmememiz gerekiyor. Gayrimeşru
ilan ettiğimiz bir meclisten (Ankara’daki meclisten) bir şeyler talep etmek
onları meşrulaştırıyor.
Haftaya Onur Yürüyüşü’ne
bekliyoruz.
A. D.: (HAYIR Şişli) Meclislerin yayılması ve
mekanizmaların güçlendirilmesi dillendirildi ama havada kaldı. Somutlaştırmak
için söz aldım. Meclislerin yayılması dikey mi olacak yatay mı?
Hayır sürecinde birlikte
çalıştığımız DİB gibi yapılarla birlikte forumlar toplantılar
yapılabilir.
A. T.: (HAYIR Kadıköy) Şimdiye kadar büyük
emekle Hayır kelimesinin anlamını sokaklarda bulduk. Hak gasplarına karşı,
kadın cinayetlerine karşı durduk, hayır dedik. Hayır demek direnmekti,
özgürleşmekti. Bunun da anlamı tüm
toplumsal gündemlere söz söylememiz gerektiğidir. Adalet sadece CHP’nin tekelinde olan bir gündem değil. Bu nöbetleri
HAYIR Meclisleri olarak sahiplenmemiz gerekiyor.
Sokak akademileri: ihraç
edilen hocalarla birlikte, hem teorik hem pratikte kendimizi ileri taşımak için
yaz iyi bir fırsat.
Mahallelerde iş yapmalı, sokağı
hareketli tutmalı, eylemleri çoğaltmalı, tüm toplumsal gündemlere söz
söylemeliyiz.
Ö. D.: (HAYIR Kadıköy) Tek hedefimizin olması, kapsayıcı dilimiz, yerellerde güçlü ağlar
kurmuş olmamız meclislerin belirleyici unsurlarıydı. HAYIR Meclisleri yeni
bir yöntemdi ve yeni bir alan açmıştı muhalefete. Toplum tarafından kabul
gördü. Koordinasyon ve üretim komisyonları görev sınırlarından dışarı
çıkmıyordu.
16 Nisan akşamı moral bozukluğu oldu tabii oylar çalındığında. Ama
Beşiktaş’tan tencere tava haberi geldi ve umutsuzluk dağıldı. Gezi’den beri
gençliğin sesiydi tencere tava. Artık 16 Nisan öncesindeki gibi tek bir
hedefimiz yok. Hedef ve program ihtiyacı
konusunda neye karşı mücadele ediyoruz sorusunu cevaplamalıyız. Hukuksuzluklara,
savaş çığırtkanlığına, kadın cinayetlerine karşı… Yerel ayakların güçlenmesi gerekiyor. Kapı kapı bunun için
uğraşmalıyız. Daha pratik ağırlıklı
bir program işletmemiz gerekiyor.
CHP’yi eleştirenler oldu. Herkesin kalkıp eleştireceği bir örgüt, toplam
vardır. Zaten HAYIR Meclislerini ortaya çıkaran ihtiyaç da buradan çıktı.
Demokrasi, özgürlük ve adalet için yola çıkmıştık, herkes için adalet diyerek besleyip Maçka’nın atmosferini
değiştirebiliriz, İstanbul’u, oradan da Türkiye’yi dönüştürebiliriz.
Buradan çıkışta hep birlikte kendi
sözümüzü kurarak Maçka Parkı’na topluca yürüyelim.
T. K.: (HAYIR Beşiktaş) Meclisler meselesini
bir öz örgütlülük olarak görüyorum. Merkezi siyaseti bir biçimde alana taşıyan,
alanın, yerelin kendi ihtiyaçlarına cevap arayan bir örgütlülük.
Meclislerin henüz var olmadığı
yerlerde buna benzer girişimlerde bulunmalı. Bunlar taşıma suyla yapılacak
işler değil. Buralarda var olduğunu,
çalışma yaptığını bildiğimiz bireyler platformlar kurumlar var. Biz de daha
sık bir araya gelip bu koordinasyonu
Yerellerde alanın kendisindeki derinleşmeyi sağlamadan,
kendi hareket pratiğini sağlamadan bunu tepeden kurmaya çalışmak geri
tepecektir.
Herkes için adalet
arayışı üzerinden önceliği yeniden kurmak gerekir.
Gezi’nin ardından forumlar vardı, yeni bir ihtiyacın ürünüydü. Klasik
siyasal anlayışların yöntemlerin çöktüğünün işaretiydi. Dün forumlar, bugün
meclisler, belki de yarın başka bir form karşımıza çıkacak. Bunu da göz önünde
bulundurmak gerekir. Güncel siyasal
hattı ve ihtiyaçları yakalayarak devam etmeli. Bunu sakın geri bir talep
olarak algılamayın, ama yer yer küçük reformları küçük görmeden hareket etmeli.
H. S.: Gençler kaldı,
diğerleri çekti gitti. Programımız
belli: anayasal düzeni savunmak. Halkın her kesimi buna hak verdi,
onayladı. Sorunları kurumsal bazda
ele almalı.
İleri demokrasiyse halkı
inandırmalı. Özelleştirmenin zararlarını açıklamalı. Okulların, vs. içinde
olduğu durumu açıklamalı.
Tabularla bakmayacaksınız yönlendireceksiniz adamları, yanınıza
alacaksınız. Askeri, memuru, öğrenciyi,
hatta polisi bile etkilemeli.
1979, Sinop Cezaevi’ndeki yangın olayında Sezai Sarıoğlu anlatıyor bir
kitapta. 3 koğuş. Faşistler ve devrimci yoldaşlarla konuşuluyor dahil olsunlar
diye. İsyan çıkarmak için plan yapanlar kafaya koymuş, hapishaneyi yakacaklar.
Faşistlere gidiyorlar. Faşistlerin başındaki resi diyor ki biz kundaklamadan
anlamayız, çekimser oy vermiş. Devrimcilere not atmışlar kapı altından. Fakat o
kadar uzun tartışmışlar ki devrimciler tartışırken biz yaktık koğuşu zaten
diyorlar.
Çok renklilik, bireylerin örgütlerle bir arada olabilmesi, Gezi’yle ortak
yanlarımız korumamız gereken özelliklerimiz. Meclislerde de aynı coşkuyu
yaşadım. CHP’nin devrimci demokratları, HDP, HDK, vs. ve anladık ki bir arada
iş yapmanın mayası tuttu. Bu seçim sonucundan çok daha büyük bir kazanım. Fatsa
mayasını az buçuk tutturuyoruz. Şu anki çeperimiz sadece CHP’nin devrimci
demokratlarını kapsıyor.
Maçka’da coşku yok. Ama ben ne
yaptım orayı büyütmek için, diye soruyorum kendime. Kapıda pankart tartışması
yürütmek coşku yaratmıyor. Her yere
yürüyelim. Kendi hayallerimiz kendi taleplerimizle ateşe ateş katalım, coşku
yaratalım. Sabahki DİB meclisinde coşku yoktu, çok moral bozucuydu. Meclisler şu anda görünen en dinamik, en
coşkulu yapı. Bundan sonra bu mayayı nasıl daha çok büyütürüz,
kamusallaştırırız bunu düşünelim.
D.K.: Onur Yürüyüşü meclislerin gündeminde
olmalıdır. Özgürlükler ve haklar mücadelesi bizim de yanında olduğumuz bir
alan.
Maçka konusunda kendi sözümüzle
orada olmak somutlandı gibi. Bence de öyle. Bir yerde olurken neden orada
olduğumuzu net bir şekilde ortaya koyabilirsek insanlar içlerine sinecek
şekilde orada bulunabilirler. Bir çağrı
yaparken nedenimizi de kurmalıyız. Çağrının ilk çıkışından daha geniş bir söz
de kurabiliriz, bu bizim avantajımız olur.
Kapsayıcı, az, öz bir program
gerekli. Bunlar somutlanırken aynı zamanda aktif olarak meclisleri genişletmeliyiz yaz boyunca. Meclisin ancak
öncüsü olabilecek durumdayız. Meclisin başlangıcı olabilecek konumdayız.
Bekleme lüksümüz yok. Referandum sürecindeki umudu şimdi tekrar yaşatacak
yollar aramalı. Yazın aslında bunun derdinde olmalıyız. Pratik yollar: açık alanda, sabit günde sabit yerde olmalıyız, insanların daha kolay temas edebileceği, daha
görünür olacağımız yerlerde. Sokak akademileri güzel öneri. Yerellerde bağ kuracak, genişleyecek
faaliyetler yaparken de siyasi gündemi tutabilen bir yol izlemek için kafa
patlatmalı. Mevcut direnişlerle temas ederek, buralarda kendi sözümüzü kurarak
bir yol bulunmalı.
Program konusunda AKP’den bahsedildi. Bundan bir tık daha kapsayıcı olmalıyız. AKP’den önce de bizim kendi
kendimizi yönetebilmemize engel olan neydiyse, AKP’nin gitmesiyle sadece
uygulayıcısı değişecek. Sisteme karşı
sözümüzü en kapsayıcı biçimde kurmalıyız.
Ö. B.: “Önce sizi yok
sayarlar, sonra gülerler, sonra sizinle kavga ederler, sonra sen kazanırsın.”
Gandhi. Gezi’de de böyle oldu. Sonraki süreçte de tekrar tekrar aynı şeyi
yaşadık. Hiç beklemediğim CHP’den beklenmedik sonuçlar yaratma potansiyeli olan
bir hareket geldi. Biz buradan 3.
aşamaya, yani kavga aşamasına geçirebilirsek, ki Gezi’deki gibi birikmiş bir
enerji de var, bir potansiyel ortaya çıkabilir. CHP’nin özeleştirisini vs.
konuşmayı geçmeliyiz. Sevsek de sevmesek de CHP bir kitle partisi ve başkanı yollarda.
Meclisler sönümleniyordu. Ölçemeyiz ama belki de bu iklim bugün burayı bu hale
getirmiş olabilir. Yanlarında olmakta fayda var. Biz parkta bank üstünden
Marx’a, Engels’e, Hegel’e ulaşmış bir nesiliz, o yüzden o tartışmalara girmeye
gerek yok.
Bir potansiyel de Yoğurtçu
Parkı’nda. “Adalet, Özgürlük, Hayır, Vekilime dokundurtmam” sözlerinin hepsiyle
birlikte bu işi Kadıköy’e taşıyalım. Biz oraya gidelim de gelip insanlar
bir şeyler anlatsın. Somut önerim de budur.
Gezi’den sonra hiçbir forumu merhaba dostlar diye açmadık. O salon
toplantılarından kalma yılların alışkanlığı. Gezi sonrası öğrendiklerimizi de unutmayalım. Samimiyetimizi,
dostluğumuzu, ve biz bize olduğumuz duygusunu kaybetmeyelim.
İ. A.: 3 unsur çok
önemli: düşünceyi sistematiğe geçirmenin en etkili yolu
finanstır. Birlikte olmanın koşullarını yaratma bilinci. Düşünce
unsurlarını geliştirmiş kimi eğitimci kimi sosyal bilimci insanlar bir araya
gelirler ve birtakım kriterler belirlerler. Bu insanlar WhatsApp grupları
aracılığıyla haberleşiyorlar. Halbuki tepkilerini dillendirmek isteyenler
bundan nasıl haberdar olacaklar? Meclislerin
kapsamın nasıl genişletileceği konusunda bir çalışmaya yönlenmeliyiz.
Napolyon savaşı kaybettiğinde sorar, neden kaybettik diye. “Barutumuz
yoktu” cevabını alınca “gerisini boşver” der. İçinde bulunduğumuz süreç bir
sosyal savaştır aslında, silah silaha olmasa da. Düşüncelerimizle karşı tarafı ikna etmek için disiplinli olmak
gerekir.
Bu tür toplantıların bir bedeli vardır, ilçelerde nezaketen sorarsınız ve
gereğini yerine getirirsiniz.
N. S.: (HAYIR Şişli) Her gün rozetlerimizi takalım yakamıza ve Maçka’da öyle gezelim.
Adalet nöbet ve yürüyüşü konusu: Nöbetin ikinci gününde zaten CHP kendi
logolu pankartlarını kaldırdı. Sadece adalet kaldı. Bazı şeylerin eksik kaldığı
eleştirileriyle ilgili söylüyorum bunu. Bu tek bir şeyin vurgulanması.
Konuştuğumuz parktaki CHP’liler bile biz geç kaldık diyorlar. Kendi
tabanı da bunu biliyor. Yürüyüş de bir cephe mitingi değil. Yürüyüş bizim
burada vurguladığımız bir tür -neredeyse- birey hukukuyla yürüyor. Parti
başkanı olduğu için örgütü de onla birlikte oluyor ama bu herkese açık o
anlamda.
HAYIR Meclislerinin zaten belli kalıplaşmış usulleri var. Referandum
süreci başında biz umutsuz hayırcıları kendimize katacağız, ayrıca kararsız
olanlara ulaşacağız dedik. Bu ikisi bile
bir program ihtiyacının temelini sağlıyor bize. Burada ortaklaşıyorsak program
ve tüzük önerileri kendini dayatıyor zaten. Yolda düzülecek bu
şekilde.
S.K.: Burası bir sol
birlik değil, ben çeşit olsun diye çıkacaktım aslında. Benim gibi
liberteryenler de var. HAYIR Meclisi bir ütopya meclisi değil. Çok basit bir
anti-faşist cephenin oluşumu. Çok basit
hedefleri ve programı olmalı. Olabildiğince
basitleştirirsek en geniş cepheye ulaşabiliriz.
E.Ö.: Neyin
tereddütünde kaldığımızı anlamıyorum. Burası HAYIR Meclisi. Meclisler MHP’liler
de dahil olmak üzere, onların bile burada olabilme ihtimalini görmek üzerinden
hareket etti ve bunu başardı. Toplamda ittifaklar konuşmuyoruz. Önümüzdeki
senelerdeki iktidar yürüyüşümüzü konuşmuyoruz. Diktatörlük tehlikesiyle karşı
karşıyayız ve bunun önünü nasıl almalıyız diye konuşuyoruz. Şimdi bir Adalet
Yürüyüşü var. Türkiye tarihinin en önemli direniş kollarından biridir. Bizden
biri özeleştiri istese vermemiz yıllar alır.
Kurumsal CHP’nin adım atmasını sağlayan 16 Nisan gecesi yürüyen HAYIR
Meclisleridir. Kılıçdaroğlu kendi hatasını telafi etmenin yoluna girdi.
“Altında bir şey vardır”ların ötesinde düşünmeliyiz.
Yürüyüş olmasaydı önümüzdeki Eylül’de yapacağımız toplantıyı konuşuyor
olacaktık. Her taraf bu konuyla harekete geçecek. Toplum Hayırla siyasallaştığı
gibi şimdi de adalet kavramıyla
siyasallaşacak. Örgütlenme, hareket halinde olur. Kağıt, kitap üzerinde olmaz.
Ortada bir adalet mücadelesi var, insanlar sahiplenmiş durumda. Her
yerde, illerde yürünüyor. İşe dahil
olmalıyız, dönüştürmeye çalışmalıyız, daha aktif olmalıyız.
HAYIR Meclisleri sürekli kendini ispat etmek zorunda değil.
F.S.: (HAYIR Kadıköy) Hayır ismini bir noktadan sonra terk etmeliyiz, aşağı yukarı 1-2 ay
içinde. Bu meclis yapılanmasına başka bileşenler eklenir, ilgi olursa Hayır
isminden kurtulmak lazım. Bu özel devlet
biçimine karşı bir mücadeleyse ortada da bir demokrasi mücadelesi olmalı. Mevcut parlamenter demokrasinin ayağa
dikilmesi ilk adım olmalı. Anayasal rejim, parlamenter bir rejim ilk
etapta hedeflenmeli.
Sosyalistler amansız birer demokrattırlar. Doğu despot bir ülkede
yaşıyoruz, o zaman kora kor bir mücadele vermek gerekiyor. En geniş kesimlerle
birleşerek hareket etmeyi önümüze koymalıyız.
Birikimleri unutmamak gerekiyor. Bir birikimi başka şeye dönüştürmek vs.
devam ettirmek ve ısrarcı olmak çok önemli.
Kurucu, sürekliliği olan meclislere dönüşelim. Dalga çekildiğinde de
yükseldiğinde de ne olursa olsun en azından yan yana kalma iradesini
gösterelim. Türkiye’de 2 tane siyasal özne var: biri RTE diğeri ise Demirtaş. 4
gün önce de Kılıçdaroğlu ilk defa kendi tarihinde özne oldu. Ne saikle olduğunu
zamanla göreceğiz ama kökleşmesini
sağlamalı. Dördüncü siyasal özne bir
kolektif olsun, bizim meclislerimiz olsun.
DİB bir şeyler tartıştırmak istiyor ama yerel ayağı yok henüz. Ama biz
varız. Paneller, film gösterimleri,
kürsüler kurarak destekleyebiliriz çalışmalarımızı. Şimdi de çıkalım, hep birlikte Maçka’ya
gidelim.
H.A.: (HAYIR Şişli) İkinci gün halkın kendisi
olarak devrimci bir müdahalede bulunduk. “Herkes İçin Adalet” yazdık. Bu bizim
CHP’nin yönetim kademesinden ziyade referandum sürecinde yoldaşlaştığımız CHP
kitlesinin de ortak talebidir. 11 vekili görmezden gelen bir tarz ile,
devletle, polisle anlaşılmış bir şekilde ilerleyen bu tarz tüketicidir.
Birbirimize kandırıkçılık yaptık. Herkes İçin Adalette, ortaklaşılmış ve
yazılmış şeyde geri adım attık. Bu güvensizliktir. CHP bunu yazamazsın
dediğinde, provokasyondur dediğinde kavga çıkarsa oradan bir isyan doğar. Park
kamunundur. “Önceden uzerinde anlaşılmış bir laf edilir başka laf edilmez”
denilemez.
İradesinin tecavüzünü unutmayan bir kitle var. Bildirileri daha fazla
kadınlar alıyor. Ortaklaşa bildiri
dağıtmaya devam edelim ana arterlerde.
2018’de yerel seçim var. Bizim seçimle işimiz yok ama bu yerel seçim.
Kayyumlarla çökertilmiş olan belediyeler var. Beyoğlu’nda CHP ve HDP’nin değil, buranın ortaklaştığı bir adayla
gidersek Beyoğlu’nu alırız. Bizim irademiz bir kurucu irade olsun. Bu maraz
çıkarma iradesi değildir, devrimci iradedir.
Y.Y.: (HAYIR Bakırköy) Meclislerin başarısı
aşağıdan geliyor olması. Aşağıdan
kuruluşu devam ettirmeyi sürdürmeli. Maçka Parkı’na gelmeyeceğim çünkü
HAYIR Meclisleri kendi bağımsız faaliyetini yürüttü. Kendisini
eritmemeli.
Bu toplantıya katılamayan arkadaşların da fikri olarak temsil
edilebilmesi için bizim bir hukuka
yönelmemiz gerekiyor. Ya da bir İstanbul Meclisi’ne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder