Yarın (22 Haziran Perşembe) Hayır Kadıköy Meclisi Yoğurtçu
Parkı’nda bir tek gündemle toplanacak ve #ADALET yürüyüş ve nöbetlerini ve neler
yapılabileceğini görüşecek.
Bu vesileyle, biraz “hariçten gazel okumak” gibi de
olsa, görüş ve önerilerimizi bir kere daha yazalım. Belki birileri okur, belki
gündeme alınır ve tartışılır. Gündeme alınıp tartışılırsa aklın yolu bir
olduğundan, büyük bir olasılıkla insanların kendi deneme ve akıl yürütmeleriyle
benzer sonuçlara ulaşılacağına inanıyorum.
Önce şu ana kadarki duruma bakalım.
Maalesef sosyalistler ve demokratlar günün acil sorununu doğru yakalayamamışlardır. Örneğin “Barış”
demişlerdir, “Demokrasi” demişlerdir ama Hukuk ve/veya Adalet’in,
bugünkü keyfilik karşısında, en geniş
kesimleri birleştirebilecek, yakalanacak ana halka olduğunu
görememişlerdir. Bu konudaki öneri ve eleştirilerimizi görmezden gelmişlerdir.
(Örneğin “HDP’ye
Açık Mektup – Erdoğan Gitmeden Barıştan Söz Etmek Erdoğan’a Hizmet Etmektir”)
Yanlışlık sadece bu da değil, örgüt ve mücadele biçimleri bakımından da eski klasik alışkanlıklarını
terk edememiş ve geniş kitlelerin katılabileceği OHAL’in kısıtlamalarını bir
silaha dönüştürecek mücadele biçimlerini kullanamamıştır.
(Örneğin gösteri yürüyüşü yasağı bize slogan atmayı, pankart
açmayı yasaklayarak, zorlu iç çelişkileri olan demokrasi cephesini, nötral bir
sembolle bir araya getirme olanağı sunmaktadır. Yani yasağı, örneğin İzmir
Marşı’nın da söylenmemesi veya Atatürk ve Türk bayraklarının da açılmaması ve
böylece, Kürtlerin de içinde yer alabileceği bir biçimin benimsenmesi için
değerlendirmek. Devletin yasağını ona karşı kullanmak.)
*
“Yemeyenin malını yerler”. Sosyalist ve demokratların,
HDP’nin yapamadığını CHP yapmıştır.
Devlet içindeki çatışmada iyice köşeye sıkışan ve “batılı
yaşam tarzındakileri” ve Alevileri, kamusal alandan dışlayarak, “kamusal alanı”
İslam’la tanımlayan Erdoğan ve Ergenekon rejimine karşı giderek radikalleşme
eğilimi gösteren tabanının baskısıyla çıkış yolu arayan CHP hem doğru bir parola seçmiştir; hem de doğru bir mücadele biçimi.
Parolası #ADALET şu
an ülkedeki en geniş kesimleri birleştirebilecek bir paroladır.
Daha önce de bu günün acil sorununun; toplumun en geniş
kesimleri birleştirebilecek ve karşı tarafı bölebilecek sloganının demokrasi
bile değil, Hukuk ve Adalet olduğunu (Örneğin “#HAYIR’dan
Hukuk’a, Hukuk’tan Haklar’a ve Demokrasi’ye”) yazmış ve sosyalist ve
demokratlara bu sloganı öne çıkarmalarını önermiştik.
Eğer yapsalardı ve yapabilselerdi bunun CHP’yi nasıl
sarsacağını ve tabanını çekeceğini bizzat CHP’nin aynı sloganı #ADALET olarak
seçmesi göstermiyor mu?
Maalesef sosyalistler ve demokratlar bunu yapamadılar.
Sosyalistlere ve Demokratlara mücadele biçimleri olarak siyasi haklar alanına bile girmeyen,
sadece en temel yurttaşlık hakları alanında kalan, bunun için de bir
slogan atmayan, bayrak bulundurmayan en sıradan insanların bile katılabileceği
mücadele biçimleri önerdik Örneğin her akşamüstü işten çıkan her yurttaşın bir
iki saatini verebileceği bulunma ve
buluşmalar önerdik. Ancak hiç bir örgüt ve çevre bunları sorun ve gündem
etmedi. Bu yönde bir girişimde bulunmadı; öneriler yokmuş gibi davrandı.
Sosyalist ve demokratların akıl edip yapamadığını CHP yaptı (kendi
olanaklarına uygun olarak yürüyüş başlattı, bizler yürüyüşle başlayamazdık).
Sadece bir #ADALET sloganı ile hiçbir şekilde CHP bayrağını
ortaya sürmeden, hatta genellikle CHP’li olmayan kesimlerin katılımı da teşvik
ederek ve öne çıkararak (örneğin İslamcılardan katılanlar vs.) tam da bizlerin
yapması gerekeni yaptı.
Sosyalistler ve demokratlar, bu durumda, niye bunları yapıp
böyle bir slogan etrafında en geniş kesimleri birleştirecek bir mücadele
biçimini başlatamadığımızın özeleştirisini yapacak yerde, yok CHP şunu dememiş
de bunu demiş, niye böyle yapmış da öyle yapmamış diye itirazlar ettiler.
Bu itirazları yöneltenler, aslında itiraz eder gibi
görünürken, CHP’den beklentileri olduğunu itiraf ettiklerini bile fark
etmiyorlardı.
Kendi çapsızlığını başkasının tutarsızlıklarıyla örtme
çabasından başka bir şey değildir bütün bunlar.
*
Neyse Yürüyüş başladığından beri, Demokrat ve Sosyalistleri,
ama özellikle de HDP’yi, yürüyüşe güçlü bir şekilde katılmaya; “#ADALET”
sloganına ve geniş kesimleri birleştirebilecek bu yürüme biçimindeki mücadele
biçimine sahip çıkmaya, orada güçlü bir şekilde alanda bulunmaya çağırdık.
Demokratlar, sosyalistler ve bizim HDP yine uzak durdu.
Görmezden geldi bu önerileri. Kürtlerin böyle bir CHP’nin yürüyüşüne
katılmayacağı itirazını yönelttiler.
Bizim önerdiğimiz CHP’yi desteklemek değildir, doğru ve yerinde
bir slogana, doğru bir mücadele biçimine sahiplenme ve onu CHP’ye bırakmamadır;
böylece bu kitle hareketlenmesinde onu etkileyebilecek, ileri götürebilecek bir
konumlanıştır.
Bu fırsatlar ve olanaklar birer birer kaçırıldı.
Şimdi artık #ADALET yürüyüşlerine giderek İzmir marşları ve
ulusalcılığın alâmetifarikası Atatürk ve Türk bayrakları damga vurmaya başlamış.
Bu onun zayıflaması, kendi yükselttiği #Adalet sloganıyla ve
CHP’liliği öne çıkarmamasıyla çelişmektedir. İzmir marşları ve Atatürklü Türk
bayrakları, CHP’nin kapıdan kovduğunu bacadan içeri almasıdır. Çünkü bunlar
bizzat CHP’lilikle ve onun en Ulasalcı kanadıyla özdeşleşmiştir. CHP’nin yerini
ulusalcı sembollerin almasıdır.
Bu davranışlar yürüyüşün zayıflamasına yol açacaktır.
İslamcıların, Kürtlerin, demokratların bundan sonra bu yürüyüşe katılması mümkün
olmaz. Başlangıçta içinde yer alsalardı bu gerileme ve daralmayı
engelleyebilirlerdi. Ama öyle görülüyor ki bu imkân yitirildi.
Ama burada başka bir sorun var.
Bu yürüyüşte ulusalcıların ve CHP’nin sembolleri baskın
olursa, yürüyüş başarısız olur ve yenilir. Ama bu yenilgi sadece CHP’nin
yenilgisi olmaz. Hani Türklerin Tarih derslerinde anlattıkları “Birinci
Dünya Savaşı’nda aslında biz yenilmedik müttefiklerimiz yenildi de biz mağlup
sayıldık” demeleri gibi olur. Bu tarih anlatısı bir palavradır ama bu
yürüyüşün başarısızlığı ve yenilgisi, tüm demokrasi güçlerinin gerçek yenilgisi
olur. Erdoğan ve Ergenekon ittifakı daha pervasız ve hayâsızca saldırır.
Şöyle bir sorunla karşı karşıyayız:
Bu yürüyüşe artık sosyalistlerin ve demokratların, HDP’nin
kitlesel olarak katılmayacağı, sahada yer almayacağı belli. Bu saatten sonra
etkileme olanakları da sınırlı. Sahada olanlar eskiden beri her zaman bir gözü
hep CHP’de olmuş ÖDP ve Halkevleri gibilerdir.
İzmir Marşı ve Atatürklü Türk bayrakları yürüyüşte giderek
üstünlük kazandıkça orada ne Kürtler, ne İslamcılar ne de sosyalist ve
demokratlar yer almaz, alamaz.
Ama bunları kapsamayan, normal sıradan halkı da çekemez.
Dolayısıyla bu yürüyüşün, her hangi bir dile, dine ulusa göndermesi olmayan, #ADALET
bayrağına tüm gelebilecekleri kapsaması mümkün olmaz ve zayıf kalır bu da
yenilgiye yol açar.
Ne yapabiliriz de ham bu yürüyüşün yenilgisini engelleyebiliriz; hem de #ADALET’i CHP’nin tekelinden ve
ulusalcıların yol açacağı tecritten kurtarabiliriz?
Daha önce de başka vesilelerle benzerlerini yaptığımız somut
öneriler bugünkü verili durumda söyle temellendirilebilirler ve şunlardır.
#ADALET bugün toplumun en geniş kesimlerini birleştirebilecek,
hiçbir dile, dine, kültüre göndermesi olmayan, onları sembolize etmeyen, onlar
karşısında nötral ve aynı zamanda bu günün en can alacı sorununu, hukuksuzluğu
ve keyfiliği hedefe alan bir slogan veya bayraktır.
(Ve sadece keyfiliğin başını alıp gitmesiyle, hukuksuzluğun olağan hal olması
nedeniyle de değil; aynı zamanda politik İslam, Özgürlük değil, Adalet paradigmasına
daha büyük değer verdiği için de; AKP’nin adının #Adalet’le başlaması nedeniyle
de çok uygundur.)
#ADALET parolasını yükseltmek gerekmektedir. #ADALET CHP’ye
terk edilmeyecek, sahip çıkılacak bir bayraktır. Özetle #ADALET ne Kürtleri, ne
Müslümanları, ne laikleri ve Alevileri, ne Türkleri sembolize etmez veya
dışlamaz. Bu fay hatlarını kapatan bir işlev görür. Bu fay hatları demokrasi
mücadelesinin en büyük handikabıdır (ama aşıldığında aynı zamanda en büyük
gücüdür de yapmaya çalıştığımız da budur).
O halde #ADALET’e sahip çıkıp biz yükselteceğiz.
Mücadele biçimleri konusuna gelince.
Geniş kitleler bu yürüyüşe katılamaz. CHP’nin başlattığı
şehirlerarası yürüyüş formu, geniş kitlelerin katılımına uygun değildir. Çünkü normal
insanlar işine gidip gelir, ailesiyle ilgilenir vs.. Normal hayatını
sürdürmektedir ve sürdürecektir.
Ama bu yürüyüş aynı zamanda günlerce toplumun gündeminde
olacaktır.
Toplumun, bir yürüyüşü izleme ve bekleyişten, somut ve
aktif bir katılıma çekilmesi gerekir. Çünkü yürüyüş geniş kitlelerin
katılımına uygun olmadığından yürüyüşü sürdürenlerin sırtına büyük bir yük bindirmekte,
geniş kitleler dışında ve pasif kaldığı için bu yükü dağıtıcı bir işlev
görmemektedir. Yani uzun vadede bakıldığında bu biçim aynı zamanda hızla bir
handikap halini de alabilir.
Normal vatandaşın da bu slogana sahip çıkması ve bunu aktif
olarak yapmasının yolu bulunmalıdır. Yani yürüyüş aslında ülke çapında bir
politikleşme ve direniş dalgasının bir tür sembolü olmalı, gerçek “yürüyüş”
her şehirde, her alanda, milyonlarca insanın katılımıyla olmalıdır.
Şu an süren ve günlerce sürecek yürüyüş, normal
vatandaşların, örgütlenmesi ve alanlara çıkması için eşsiz bir olanaktır.
Öyle bir eylem ve mücadele biçimi bulmalıyız ki, hem #ADALET
için Yürüyüşü desteklesin ve onu aynı zamanda giderek içine düştüğü
ulusalcılaşma dolayısıyla zayıflama ve yenilgi akıbetinden kurtarabilsin; hem
de daha ileri götürebilsin ve gerçekten milyonlarca insanın harekete geçmesini,
örgütlenmesini, gerçek ikinci bir “yürüyüşü” başlatabilsin.
*
Bizler şunları yaparak tüm bu amaçların hepsine bir seferde
ulaşabiliriz.
Bugün OHAL var. CHP devlet içindeki etkisi, tabanının
genişliği vs. gibi imkânlarla bir yürüyüş yapabilir. Ama bizler yaptığımızda
polisin saldıracağı bellidir.
Keza Adalet nöbetleri bugünkü biçimiyle, yani şarkıları,
sloganları, yapıldığı semtleri,
katılanların sınırlılığı vs. nedeniyle yine polisin saldırısına uğrayabilir.
Polis ile bir kez bile çatışma oldu mu, kitleselleşme olanağı
ve olasılığı kaybedilmiş olmaktadır.
O halde #ADALET nöbetlerini, daha önceden önerdiğimiz Bulunma ve Buluşmalar biçiminde yapmak
tüm bu istenenleri sağlar.
Yani siyasi özgürlükler ve haklar alanına, yani OHAL
kapsamına girmeden, Temel Haklar alanında kalarak her gün belli yerlerde ve
saatlerde hiçbir slogan etmeden, pankart, bayrak taşımadan bulunmak ve buluşmak.
Böylece hem saldırı engellenir, hem solun klasik
sloganlarından ve biçimlerinden kurtulmuş ağır başlı biçim toplumun derin
kesimlerini çeker; hem adalet cephesinin kendi iç çelişkileriyle bölünmesi
engellenir.
Yani Kılıçdaroğlu gibi #ADALET pankartı bile taşımamalıyız.
Çünkü bu gösteri yürüyüşüne girer, polise saldırı ve baskı için imkân sağlar.
Ayrıca pankart herkesin yapıp taşıyabileceği bir şey ya da araç değildir.
Ama her yurttaş göğsüne #ADALET yazdığı bir kâğıt parçasını
iliştirerek, iğneleyebilir. Böylesine basit ve herkesin yapıp taşıyabileceği
biçimler hayati önemdedir kitleselleşmek için.
Her yurttaş kolayca, göğsüne iliştirdiği üzerinde #ADALET
yazan bir kâğıtla, her gün aynı yerde ve saatte birkaç saat bulunabilir. Bu
OHAL kapsamına girmez. Hiçbir slogan atılmaz, hiçbir bayrak, pankart açılmaz.
Herkes her şehirde, her meydanda #ADALET nöbetlerinde bulunur ve buluşur. Kimi oturur, timi durur,
kimi sohbet eder, kimi kitap okur, kimi volta atar, kimi yürür vs..
Bu biçim en temel insan ve yurttaşlık hakları alanında kalır,
politik haklar alanına girmez. Bu nedenle Erdoğan ve Ergenekon ittifakının
elini kolunu bağlar ve çok geniş kesimlerin katılmasına olanak verir.
Bugün ihtiyaç olan hedefi ve biçimiyle en geniş kesimler
böyle bir direnişe katılabilirler.
Bu biçimde bir hareket başladığında, hareket CHP’nin insafına
bağlı olmaktan kutrular, daralmaktan kurtulur.
Binler, on binler bir kere #ADALET nöbetlerine başladı mı,
onu öyle kimi partilerin kararları ile ortada bırakmak mümkün olmaz.
O halde toparlarsak, önerimiz şudur: her gün aynı saatlerde, aynı yerlerde #ADALET nöbetlerinde, hiçbir slogan
atmadan, hiçbir bayrak, pankart taşımadan, sadece göğsümüze iliştirebileceğimiz
bir #ADALET sözcüğüyle bulunalım ve
buluşalım.
21 Haziran 2017 Çarşamba
Demir
Küçükaydın
Blog: https://demirden-kapilar.blogspot.com/
Youtube
Kanalı: https://www.youtube.com/user/demiraltona
Podcast: https://soundcloud.com/demirden-kapilar
Kitaplarımızı
İndirmek İçin:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder