Bugünlerde İstanbul’daki forumların ortaklaşa toplantılar
yapması yönünde bazı girişimler oluyor.
Bunların birisi, 18
Mayıs Pazar günü, 10.30 – 22.30 arasında Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda ilk
buluşmasını yapacak olan “İstanbul
Forumlar Buluşması”
Bu toplantının “gündemi”
şöyle belirlenmiş:
Gündemler
1.Tarih: Aynı
tarihte farklı etkinlikler olabileceğine karşın yeniden erteleme
yapılmayarak
18 Mayıs 2014 Pazar günü buluşma yapılacak.
2.Yer Kadıköy Yoğurtçu Parkı
3.Program
Bu program daha önceki toplantılarda konuşulmuş
ve tartışılmış kaygılara sadık kalınarak oluşturuldu
10.15 ….
Hoş geldiniz Konuşması
Günlük Programın aktarılması
10.30_11.30 Atölyelerin Sunumu
11.30_12.30
Kahvaltı+ Çay Arası
12.30_13.00 Açılış Konuşması
·
Açılış
·
Saygı duruşu
·
Ailelerin konuşması
·
Yurt içi destek mesajlarının okunması
·
Yurt dışı destek mesajların okunması
·
Web sitesinin tanıtılması ve duyurulması
13.00_16.00 I. Forum: Forumların Dünü Bugünü ve
Yarını
16.00_16.30 Mola
16.30_19.30 II. Forum 1 Mayıs 2014
değerlendirilmesi ve 31 Mayıs gezinin yıldönümüne giderken neler
yapılabilir
19.30_20.00 Mola
20.00_22.30 Konser + Kapanış konuşması
4.Ekiplerin Toplanması
Daha önceden oluşmuş olan ekipler için
önümüzdeki hafta içi için ekipleri
toparlayacak ekip sorumluları netleşti.
Atölyeler Koordinasyon Ekibi: Yusuf
Teknik işler
ekibi: Cemal abi- Fidan
Basın yayın ekibi: Dost
·
Teknik ekip ve basın yayın ekibi gerekli ihtiyaçları belirleyecek,
İhtiyaçları iletecekler
·
Basın yayın ekibi 1 mayıs kadar kullanmak için görsel afiş
ve fare book sayfasını en kısa zamanda halledecek.
·
Kullanılacak ses sisteminin teknik kapsamı hakkında bilgilendirme
yapılacak
Bir diğeri, Gezi'nin
Bakiyesi forumunu 20 Nisan Pazar günü Yeldeğirmeni Don Kişot evinde yaptığı
toplantıda tekrar yapılmasına karar verilen toplantı-forum-çalıştayın (20 Nisan
toplantısını şu yazılarda ele alıyorduk: ““Gezi’nin Bakiyesi” İçin Tartışmaya Katkı –
Forumlar Listesi ve İki Yazı”; “Gezi’nin
Bakiyesi Forum-Çalıştayı” Üzerine) devamı olarak 8 Haziran 2014 Pazar günü saat 13.00’de Caferağa İşgal Evi’nde
başlayacak olan toplantı.
Bu toplantının “Gündemi” de “Özyönetim ve Doğrudan Demokrasi”
Bugün (11 Mayıs Pazar) saat 16’00’da Caferağa’daki İşgal
Evi’nde bu toplantının hazırlıkları görüşülecek.
Bu vesileyle, bu toplantıların “gündem”lerinin kabul ediliş biçimleri, genel olarak “Gündem” kavramının içeriği ve somut
olarak “gündem”lerinin içeriği
üzerine çeşitli yazılarımızda ve bizzat bunların belirlendiği toplantılarda
ifade ettiğimiz, ama tartışma olanağı bile bulamadığımız görüşlerimizi yine de
kısaca ifade etmeye çalışalım.
(Aslında aşağıda ala alacağımız sorunlar sorun bile
değildirler veya alfabetik düzeyde sorunlardır. Ancak dünya tarihsel bir
yenilginin uzun vadeli sonuçlarını korkunç bir hafıza kaybı ve konfüzyon (kafa
karışıklığı) biçiminde yaşıyoruz. Bütün toplumsal muhalefet Babil Kulesi’nin
inşaatında birbirinin dilini anlamayanlara dönüşmüş durumda. En basit
kavramların bile yeniden açılması; en basit varsayımların hatırlatılması
gerekiyor. İnsan böyle zamanlarda Babil Kulesi gibi saçma görünen alegorilerin
ne kadar gerçekçi olduğunu daha iyi kavrıyor)
Bu gündemlerin belirlenişinin eleştirisine ve nedenlerine
geçmeden önce, kavramsal bir netlik sağlamaya çalışalım.
Bugün “Gündem”
birçok yerde “Program Akışı”
anlamında kullanılmaktadır.
Örneğin yukarıya tamamını aktardığımız İstanbul Forumlar
Buluşması’nın “Gündem”i olarak sunulan “şey” Gündem değil, bir Program Akışı’dır.
Program akışı, herhangi bir işin yapılması için gereken
zorunlu şeylerdir.
Ve dünyanın her yerinde binlerce deneyin yoğunlaşmış bir
ifadesinden başka bir şey olmayan “sağduyu” ile belirlenmiştir.
Herhangi bir toplantı yapıldığında ilk önce o toplantının
işleyişinin mekanizmasının kurulması gerekir. Bunun için de, herhangi bir
yönlendirmeye olanak vermemek veya bu gibi çabaları asgariye indirmek için
şöyle bir akış izlenir.
Önce o toplantıyı hazırlayan kurul ya da teknik heyet her
kim ise, o toplantının yöneticilerini (yani divanını veya moderatörünü) seçecek
olan ve bu seçimde en adil ve en tecrübeli dolayısıyla en hatasız ve teamüllere
uygun davranma ihtimali olan (bunun da denemelerle en yaşlı kişi olmasında bir konsensüs
vardır) en yaşlı kişiyi sorar ve onu toplantıyı yönetecek olanların seçimini
yönetmek üzere kürsüye çağırır ve toplantıyı hazırlayanların yetkilerini o anda
o kişiye devretmiş olur.
Bundan sonra en yaşlı kişi (yine teamül olarak en genç
katılımcı da seçimin kâtibi veya protokolcüsü olarak seçilir) Toplantıyı
yönetecek Divan ya da yeni adıyla Moderatör adaylarını sorar ve adayların
oylamasını yapıp en çok oyu alana divanı ya da moderasyona teslim eder.
Bundan sonra, Divan yerini alır ve Gündem’in ne olacağını
toplantının belirlemesi için Gündem önerilerini ister.
Dolayısıyla bu kararın ne olacağı önceden
belirlenemeyeceğinden; en geniş katılımlı toplantıların her zaman daha yüksek
temsil kabiliyeti olması ilkesi nedeniyle de, önceden gündemi belirlemek
toplantının yetkilerine tecavüz olacağından önceden gündem belirlenemez. Belirlenebilecek
olan buraya kadarki Program Akışı
olabilir.
Kendi gündeminin ne olacağına bizzat o toplantı karar verir.
Aksi onu yönlendirme, manüplasyon ve onun yetkilerine tecavüzdür.
Gündemin belirlenmesi
en önemli sorundur. Çünkü farklılıklar çoğu kez aynı gündemde
anlaşanlar arasındaki farklı görüşler değil; farklı öncelikler arasındadır.
Farklı görüşler her zaman aynı zamanda
farklı öncelikler anlamına gelir.
Bu nedenle gündemin ne
olacağı tartışması aslında dünyanın en önemli ve temel tartışmasıdır.
Çünkü bir kere bir gündemde anlaşıldıktan sonra, gündemin sonraki maddeleri de o önceliğe alınan gündemin sonuçlarına göre
belirlenecek demektir ve öyle belirlenebilir.
Dünyadaki bütün kendini ve insanları ciddiye alan
toplantıların akışı böyle olur ve böyle olmalıdır. Bu binlerce yıllık
deneylerden de çıkmış en az sorunlu biçimdir.
Yukarıdaki, İstanbul Forumlar Buluşması örneğinde ise,
Program akışına Gündem dendiğini görüyoruz.
Elbette dünyadaki toplantılar sadece gündemli toplantılar
olmayabilir. Örneğin tamamen bilimsel bir konuyu ele almaya (Sempozyum vs.) ya
da zaten önceden anlaşılmış konularda pratik işleyişe ilişkin (komisyonlar,
komiteler), belli bir alanda özellikle bilgilenmeye ilişkin (ders, kurs,
workshop) toplantılar da vardır.
Bunlarda gündem olmaz
ve gündem tartışması yapılmaz. Bunlarda konular veya öncelikler zaten önceden
bellidir. Zaten o konulara ilgi duyanlar gelir. Belli konularda farklı görüşler
sunulur ya da pratik işleyişler
görüşülür ya da bir okuldaki gibi belli konularda derinliğine bilgiler
edinilir.
Forumlar böyle bir işlevle oluşmamışlardır. Onlar siyasi bir
mücadele içinde oluşmuş tartışma ve karar organlarıdır. Onlara herkesin
geleceği ve gelebileceği varsayılmaktadır. Dolayısıyla her siyasi görüşten, çok
farklı öncelikleri bulunan insanlardan oluşacağı; bu insanların ortaklaşa
tartışma ve karar organlarıdırlar.
İstanbul Forumlar Buluşması’nın “gündem”ine baktığımızda, bu
çok temel farkı da yok ettiği görülmektedir. Forum ile Sempozyumu
karıştırmaktadır.
Örneğin “Forumların Dünü, Bugünü Yarını” diye bir sempozyum
düzenlemek; bildiri sunacaklara şu tarihe kadar bildirilerini yollamaları;
asgari şu kadar vuruşla bir bildiri yollayanın sunum yapabileceği; Sunum ve
tartışmaların gelen bildiriler arasında zamanın eşit olarak bölünmesiyle ve
konuşmacıların konuşma sırasının kura ile belirleneceği bir sempozyum tertiplemek
anlaşılabilir bir girişimdir.
Ama bir forumlar buluşmasına böyle bir başlık ile bir gündem
maddesi koymak, aslında o forumlar buluşmasının gündemini belirlemek ve onun yetkisine
tecavüz etmekle, onu maniple etmekle kalmaz; forumları sempozyum yerine koyan;
onları birer akademik veya teorik tartışma kulübüne döndüren bir işlev görür.
Yani aslında forumlar maniple edilmiş olur.
Öte yandan sadece Program Akışını Gündem Diye yutturmak ve
bir sempozyumun konusu olabilecek bir başlığı gündem konusu yapmanın yanı sıra
belirlenen program akışı da maniplatiftir.
Örneğin “Açılış Konuşması” deniyor. Kim yapacak? Bu yetkiyi
nereden alıyor? İçeriği ne olacak? gibi soruların hiç bir açıklayıcı cevabı
yoktur. Yani manüplasyona uygundur. Muhtemelen bu forumlar buluşmasını
örgütleyen ve belli bir siyasi örgütün –yönlendirmesine açık küçük grubun
belirlediği biri yapacaktır.
Normalde böyle toplantıları örgütleyenlerin, kendilerini
sadece teknik ile sınırlamaları gerekir.
“Saygı Duruşu ve Ailelerin konuşması” deniyor. Kim bu akışı
ne hakla belirliyor?
Forumlara katılan birçok insan bu saygı duruşlarının
gereksiz olduğunu söylüyor. Onların bu itirazını kim ne hakla görmezden geliyor?
Öte yandan forumlar pek ala tüm bölge veya mahalle insanlarını
kapsamak, onların eğilimlerinin gerçek temsilcisi olmak gibi bir amaca veya iddiaya
sahip olduğuna göre, mahallelerde pek ala bu saygı duruşuna katılmayacaklar olamaz
mı? Bunların olmadığına kim ne hakla karar veriyor?
Belli bir örgüt ve anlayıştakilerin kendi kahramanları veya
ölüleri için saygı duruşu anlaşılabilir. Ama alternatif bir toplum ve onun
tohumu olma iddiasındaki, bütün mahalleliyi kapsama iddiasındaki forumların böyle
bir ritüeli başa koymaları, hem forumların hedeflerine, hem yapı ve
kapsamlarına bir tecavüzdür ve bunlarla çelişir.
Örneğin “Ailelerin konuşması” deniyor. Onların konuşup
konuşmayacağına forumun karar vermesi gerekmez mi? Ailelerin üzüntüleri aracılığıyla
forum yönlendiriliyor olamaz mı?
Örneğin “destek Mesajları” deniyor. Destek mesajları geleceğini
nereden biliyorsunuz? Bu mesajlar gelirse Divan bunları duyurabilir. Ayrıca gelen
mesajların destek mesajı olacağını nereden biliyorsunuz. Eleştiren mesajlar olmayacak
ve eğer olursa okunmayacak mı? Örneğin ben bu eleştirilerimi İstanbul Forumlar
buluşmasına iletsem okunmayacak demektir bu. Bu bizzat bir manüplasyon anlamına
gelmez mi?
Görüldüğü gibi foromlar buluşması adıyla forumlar adına
yapılan ve hazırlanan bir toplantının bir zamanların SBKP, ÇKP vs. gibilerinin
toplantılarından farklı bir işleyişi bulunmamaktadır.
“Web Sitesi’nin tanıtımı” denmiş. Web sitesinin forumlar
arası haberleşme ve koordinasyonu sağlamaya ne kadar uygun olduğunu bizzat o
forumlar buluşmasında tartışmak gerekmez mi? Bunun en uygun olduğunu nereden biliyorsunuz.
Başka biçimler ve öneriler yok mu? Bu Web sitesinin işleyişinin birisinin
elinde olması manüplasyona çok uygun bir imkân olduğuna göre bu web sitesini
kim nasıl kontrol edecek, bunu kim nasıl belirleyecek, bu mümkün mü? Bunun mekanizmaları
nasıl oluşturulabilir? Bu soruların hiç birisi sorulmadan, gündeme alınmadan ve
tartışılmadan bir emri vaki olarak forumların karşısına sadece bir
bilgilendirme olarak koyuluyor.
Bu eleştiriler uzatılabilir. Görüldüğü gibi aslında tamamen
manüplatif olarak gündemi ve akışı belirlenmiş bir “Forumlar Buluşması” söz
konusudur. Buna “forumlar buluşması” denecek yerde pek ala bir veya iki gün
sürecek bir sempozyum düzenlenebilir “Gündem” denen konular oralarda ele
alınabilir. Herkesten bu konularda bildiri sunması istenebilir. Bildiriler önceden
yayınlanarak herkesin ön bilgilerle hazırlıklı gelmesi sağlanabilir ve
gerçekten açıcı bir toplantı yapılabilirdi.
İstanbul Forumlar Buluşması ise bir workshop ve sempozyum
olarak hazırlanması gereken iki farklı toplantıyı bir güne sığdırarak, buradan da
sihirbaz gibi bir “Forumlar Buluşması” çıkarılmaktadır. (Muhtemelen sonunda bir
organ da çıkaracaktır. “ekiplerin toplanması” dendiğine göre bir takım organlar
çıkaracağı düşünülmekte veya planlanmaktadır.).
Görüldüğü gibi, İstanbul Forumlar Buluşması’nın
hazırlayıcıları, hem Program Akışı’na Gündem diyerek Forumlar buluşmasının ve
forumların yetkilerine tecavüz ediyor; hem sempozyum veya workshopları Forumlar
Buluşmasının bir bileşeni gibi göstererek forum kavramının içeriğini alt üst
ediyor.
Yani her kavram, tüm teamüller, tüm mantık her şeyi alt üst
edilmiş durumda Forumlar Buluşmasını hazırlayanlarca. Karşımıza “Yük taşı deyince
misin kuşum, Uç deyince deveyim diyen bir yapı çıkarılıyor.
İşin ilginci bu eleştirileri hazırlık toplantılarının bir ikisine
katılıp da böyle bir gidiş gördüğümüzde dile de getirdik, yani ilk kez ifade
etmiyoruz. Ama sanki hiç konuşmamışız, bir itirazda bulunmamışız gibi, hiçbir
karşı argüman ve ikna gayreti bile olmadan, “bu keriz de nereden çıktı böyle”
havasında, konuşmalara ve toplantılara devam edildi. Anlaşılan itirazımızla
pişmiş aşa su katıyorduk ve oralarda bulunmamız istenmiyordu. Davranışlarla da
zaten bu bize sezdiriliyordu.
İşin ilginci, burada garip bir diyalektik de var.
Aynı manüplatif tavrı, aynı mantığı Çatı Partisi, demokrasi
İçin Birlik hareketi, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve HDP’de gördük ve
yaşadık.
Orada da bir program akışına gündem denmekte, birileri bir
yerlerde gündemleri ve kararları belirlemekte, oraya gelenler bu akışın konu
mankenleri olmaktadır. Ama daha korkuncu bizim şu an yaptığımız eleştirileri oralarda
dile getirmemiz için söz bile verilmemişti. Burada hiç olmazsa ifade edebilme
ve duyurabilme olanağımız var şimdilik. Zaten budur Gezi’den kalan.
Her ikisi de “doğrudan Demokrasi” gibi sloganları
dillerinden düşürmüyorlar.
Aslında fiili uygulamada doğrudan demokrasi kavramı, tıpkı Muaviyenin askerlerinin mızraklarına kuran yaprakları koyarak İslam’a saldırması gibi, “doğrudan”ı bir yana bırakalım, temsili ya da dolaylı bir demokrasi bile değildir
Aslında fiili uygulamada doğrudan demokrasi kavramı, tıpkı Muaviyenin askerlerinin mızraklarına kuran yaprakları koyarak İslam’a saldırması gibi, “doğrudan”ı bir yana bırakalım, temsili ya da dolaylı bir demokrasi bile değildir
Her ikisi de aslında bazı örgütlerin arkadan bir şeyleri
yönlendirmesinin aracıdırlar.
Örgütlerin bir yapıda, forumlarda etki sağlamaya çalışması
elbet hakları ve görevleridir. Ama bunun fikirlerin içeriğiyle ve demokratik
yarış içinde olması önemlidir. Bunun mekanizmaları olmalıdır. Örgütler ise tam
da bunu engellemeye çalışıyorlar. Bu kavram karıştırmaları bizzat bu
engellemenin araçlarıdırlar.
Gündem kavramının içreğinin değişmesi; anlamını yitirmesi,
program akışlarının manüplatif karakteri hiç de masum olgular değildir. Bunlar
belli örgütlerin yönlendirmelerinin, Forumların ve Gezinin gerçek güçlerinin
tekrar ortaya çıkmasını engellemenin araçlarıdırlar.
*
İşte bugün Caferağa’da hazırlık toplantısı yapılacak 8 Haziran’da
yapılacak toplantının gündemi de böyle.
Biz o toplantıda önümüzdeki toplantının gündeminin gündemin
ne olması gerektiğin önerdik. (Öneri özetleyen arkadaş önerimizi yanlış ifade
etmişti) Gündemin belirlenmesinin aceleye getirilmemesini, gündemin ne olacağı
tartışmasının en önemli tartışma olduğunu söyledik.
Buna birçok insan da farklı gündemler önermesine rağmen
katıldı.
Ama pratikte üzerinde hiç tartışılmadan ve gündemin ne
olacağı üzerine ciddi bir tartışma yapılmadan böyle bir gündem benimsenmiş
oldu. (Bunda yorgunluğun da belli bir etkisi vardı.)
Zaten işin mantığı gereği, bir forumun gündemi “Özyönetim ve Doğrudan demokrasi” olmaz.
Böyle bir konu için örneğin bir sempozyum düzenlenebilir. Bir konferans düzenlenebilir.
Bu anlaşılabilir.
Ama bir Forumun gündemi, (belki bu sempozyum veya konferanslarla
içeriklerinin ne olduğu konusunda az çok bir netliğe ve anlaşmaya varılmış olan)
“Doğrudan
Demokrasi” veya “Özyönetim” in forumların işleyişinde nasıl oluşturulabileceği,
uygulanabileceği ve korunabileceği olabilir.
Yani Forumların formülüsyonları somut işe ve eyleme yönelik
olabilir.
Forumlarda şunu da görüyoruz.
Birileri hep çıkıp, burada teorik tartışmalara gerek yok,
pratik işler yapalım diyorlar, ama pratiğe gelince aslında tamamen yanlış
teorilere dayanan oradan türemiş pratikleri ve o pratikten kopmuş tartışmaları örgütlüyorlar.
Tıpkı bu Gündem belirlemelerinde olduğu gibi.
Bu vesileyle, benim somut önerim şudur:
8 Haziran’da bir sempozyum yapalım. Konusu “Özyönetim ve Doğrudan demokrasi” olsun.
1 Haziran’a kadar bu konuda bildiri sunmak, görüşlerini
aktarmak isteyenlerin görüşlerini yazılı olarak sunmalarını isteyelim. Yazılı
olarak gelen bildiriler arasında zamanı eşit olarak bölelim. Her konuşmacının
zamanının en azından üçte birini tartışmalara ayıralım. Gelen bildirileri
önceden bütün forumlara ve sitelere iletelim. Herkes bir ön hazırlık ve
bilgilenmeyle gelmiş olur ve gidiş çok daha verimli olur. Tartışmaları
internete koyalım ve oradan yayının yapalım. Ayrıca böylece tüm forumları böyle
bir tartışmanın içeriğine çekebilir bir anlamda yavaş yavaş bir gündem
ortaklığı sağlayabiliriz.
Ondan sonra tüm forumlara, “Doğrudan Demokrasi ve Özyönetim forumların işleyişinde ve bütün
forumların koordinasyonunda nasıl sağlanabilir? Konusunda bir tartışma
açmalarını ve eğilim belirlemelerini isteyelim.
Sonra bütün farklı eğilimlerin temsilcilerinin ve mümkünse
bütün forumların katılımcılarının da katılabileceği bir genel forumlar
buluşması örgütleyip, orada konuyu bu sağlam hazırlıklarla birlikte bir kez
daha tartışıp çıkacak sonuçlara göre davranalım.
Toplantıya gelebilir miyim bilmiyorum ama bu mail
aracılığıyla belirtmiş olayım.
Böylece fiilen Özyönetim ve Doğrudan Demokrasi’nin ne
olmadığı ve bu bayrakla özyönetim ve doğrudan demokrasinin nasıl yok
edilebileceği üzerinden, fiilen tartışmayı da başlatmış oluyoruz.
Demir Küçükaydın
11 Mayıs 2014 Pazar
Yazıları e-posta ile otomatik
olarak almak isterseniz şu adrese boş bir e-mail yollayınız.
Twitter:
Bloglar:
Kitapları İndirmek İçin:
Videolar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder