11 Mayıs 2019 Cumartesi
Demir Küçükaydın'ın sunumu: "Ulus ve Ulusçuluk Nedir? Marksist Bir Ulus ve Ulusçuluk teorisi Neden yoktur?"
Yarın Berliner Forum'da, (Waldemar Str. 110, saat 18.00) "Ulus ve Ulusçuluk Nedir? Marksist Bir Ulus ve Ulusçuluk teorisi Neden yoktur?" başlığı altında bir sunum yapacağım. Epey ezber bozan görüşlerin özellikle eleştirilmesini çok istiyorum. Gelenlerin pişman olmayacağını düşünüyorum. Demir küçükaydın
8 Mayıs 2019 Çarşamba
#HerşeyinGüzelOlmasıİçin
Aksi takdirde bu umut vadeden isyankar hava öbür uca sıçrayıp tam bir umutsuzluk ve yılğınlığa dönüşebilir ve bir ağır yenilgiyle son bulabilir.
Osmanlı'da oyun çoktur. Bir provakasyon bir anda tüm havayı tersine çevirebilir. 7 Haziran ve sonrası ortada.
O halde ne yapmalı.
1) Önce #HerseyGuezelOlacak sahte iyimserliğinin yerini #HerşeyinGüzelOlmasıİçin #NeYapmalı gündemi almalı. Herkes kafasındakini bu başlık altında dökmeli. Böylece ortak bir tartışma platformu yaratılmalı. Aynı gündemle ortak tartışamayanlar ortaklaşa iş yapamazlar.
2) Kadıköy'de veya Türkiye'nin vitrini sayılabilecek semtlerdeki sloganlı bayraklı, CHP damgalı akşam yürüyüşleri ve protestolarının yerini, hukuksuzluğa karşı olan herkesin kendini bulabileceği, hiç bir siyasi veya dini veya milli görüşün damgasını taşımayan nötr bayraklar, pankartlar, sloganlar ve herkesin katılabileceği protesto biçimleri almalı.
6 Mayıs 2019 Pazartesi
Deniz Gezmiş ve Kürt Ulusal Hareketi (2001)
(Aşağıdaki Yazı 2001 yılında yazılmıştı.
Yani 18 yıl olmuş. Yazı aslında hikmet kıvılcımlı’nın kürt Ulusal Hareketinin
oluşumundaki etkiler üzerine yarım kalmış bir yazıydı. Ama bu etkileri ele
alırkan aynı zamanda Deniz Gezmiş üzerindeki Kıvılcımlı etkisi üzerinden Kürt
Ulusal hareketine etkisini ele alıyorduk. Aşağıda bu bölüm var. Dolayısıyla
yazının başlığı “Deniz Gezmiş ve Kürt Ulusal Hareketi”.
Pek bilinmez ama bu satırların yazarı Deniz’in
lideri olduğu Devrimci Öğrenci Birliği’nin (DÖB) hem bir üyesi idi hem de Deniz
Geçmiş’in, arkadaş ve yoldaşlarından biriydi. Dolasıyla çeşitli dönemlerde
değinmeler biçiminde de olsa Deniz Gezmiş’e ilişkin yazdığımız yazılar vardır.
Çeşitli yazılarımızdaki bu değinmeleri “Deniz Gezmiş ve Kürt Sorunu Üzerine”
başlıklı bir derlemede toplamıştık. İşte aşağıdaki yazı bu derlemede
bulunmaktadır. Bu derleme PDF, EPUB, MOBI formatlarıyla kitap olarak aşağıdaki
adresten indirilebilir: https://yadi.sk/d/FNKFlw2c3HjymP )
Kıvılcımlı’nın Ulusal sorunda birbirinden çok farklı hatta
çelişikmiş gibi görünen tavırlarını; bu görünümün ne anlama geldiğini ve
nedenlerini ele almadan önce Kıvılcımlı’nın Kürt Ulusal Hareketi üzerindeki
etkilerini ele almaya çalışalım.
Bu etkilerin incelenmesi biraz Arkeologların yaptıkları
incelemelere benzeyecektir. Onlar buldukları bir seramik parçasındaki
desenlerden, yapılışından, stilinden onun hangi kültür ve medeniyetlerin
izlerini taşıdığını, böylece çeşitli kültürel bağlantıları açığa çıkarırlar.
Bu tür çalışmalar, küçük ayrıntılar üzerine yoğunlaşmayı
gerektirir. O farklılıkların neler olduğu ve nedenleri üzerine yoğunlaşma
olmadan da bu tür etkilerin ortaya çıkarılması ve anlaşılması olanaksızdır. Bu
nedenle bundan sonraki bölümlerde, bu etkilerin bilincine varılması için bu tür
bir yoğunlaşmaya gidilecektir.
4 Mayıs 2019 Cumartesi
Çarmıha Gerilmiş İsa, Harakiri Yapan Samuraylar – Öcalan ve Açlık Grevcileri
Açlık grevlerinin yol açacağı yenilgiyi engellemek,
birbirine paralel ve birbirini karşılıklı olarak etkileyecek iki yol üzerinden
olanaklıdır.
Birincisi demokratik kamuoyunun ve asılında onun parçası
olan Kürtlerin, yanlış buldukları ama devletle paralel konuma düşmeme
kaygısıyla ses çıkarmayarak, bunu açıkça ifade etmeyerek, bir tür pasif direniş
sergiledikleri pozisyondan daha aktif bir tavır alan bir pozisyona geçmeleri
gerekir.
Bunun ilk ifadesi en azından açılmış imza kampanyasına
katılmaktır. Elbet doğrudan konuşmalar, konuyu tartışmaya açmalar vs. gibi
birçok başka metot da vardır ama bunlar dağınık olduğu için isteyen etkiyi
göstermez.
Şu ana kadar egemen yöntem olan pasif direniş
diyebileceğimiz biçim yanlıştan dönülmesi için güç ve zaman kaybına yol açıyor.
Ama bu pasif direnişin bir nedeni, bu eylem biçimini,
zamanını ve hatta hedefinin bu şekilde ifade edilişinin çok büyük bir yanlış
olduğu görüşünde olanlar ezici bir çoğunlukta olmalarına rağmen, atomlarına
ayrılmış bulunduğundan, yani örgütsüz ve dağınık olduğundan da aktif bir tavır
gösteremiyor.
2 Mayıs 2019 Perşembe
Ahlak (Etik), Politika, Bilim ve Açlık Grevleri
Bilimimiz politiktir, politikamız bilimsel;
Ahlakımız bilimseldir, bilimimiz ahlaki.
“Sınırsız ve
dönüşümsüz açlık grevleri” yani aslında “sınırı ve dönüşümü” yoksa ve de
şeyleri adıyla çağırmak gerekiyorsa aslında bir ölüm orucu olan “Açlık Grevleri”nin bitirilmesi için hem
demokratlara, hem de seçmeninden, partisine, gerillasından, diplomatına kadar
geniş bir nebulöz gibi olan Kürt “Özgürlük Hareketi”ne yönelik olarak, ölüm
oruçlarının bitirilmesi için en son aşamada Açlık Grevcilerine de yönelen bir
imza kampanyası açık.
Çünkü binlerce ve binlerce insanın imzası ve ortak isteği ve
ağırlığı ile ancak bu gidiş durdurulabilirdi
30 Nisan 2019 Salı
1 Mayıs Nasıl Demokrasi Mücadelesinin Bir Aracı Olarak Değerlendirilmeyip Bir Ayine Dönüştürülür?
(Aşağıdaki yazıyı iki yıl önce 1 Mayıs vesilesiyle yazmıştık. Bu yıl Erdoğan-Ergenekon diktası İstanbul seçimlerini yenilemenin hesaplarını yaparlar, Kılıçdaroğlu "bizi sokağa çıkmaya çağırıyorlar" derken 1 Mayıs, kitlesel ve sivil bir direnişe çevrilebilir ve bütün hesaplar bozulabilirdi. Aşağıda iki yıl öncesi için yaptığımız öneri bugün için de geçerlidir. bu kadar basit mücadeleleri bile beceremeyen demokratlar, kendilerini ölüme atarak bu gibi başarısızlıkları çok daha zor yollarla (Stratejilerinin yanlışlığı ayrı konu) başarıya çevirmeye çalışıyorlar. Kürt hareketinin kitleselliğinden gelen bir aklı, bir basireti vardı. Türk sosyalistleri ve liberal aydınları o hareketi de kendilerine benzetmiş bulunuyorlar. İki yıl önce yapılmış bu öneri bugün hala geçerlidir. 30. Nisan. 2019)
Türk sosyalistlerinin temel sorunu anmalara, rozetlere,
ritüellere çok düşkün olmalarıdır.
Pek bilinmez veya artık bilinmek istenmemektedir ama
1960’ların sonundaki yükselişi yaşayan devrimci gençler, yani DÖB’lüler
(Devrimci Öğrenci Birliği) ve Dev-Genç’lilerin hiç öyle ritüelleri yoktu. Çünkü
gerçek, canlı, dinamik bir hareketin örgütsel ifadesiydiler.
Kırk yılda bir anma falan yapılır, o da aktüel politik
mücadele için bir mesaj vermeye, bunun için vesile yaratmaya yönelik olurdu.
Bizim ve özellikle de bizim Deniz’in (mare nostrum) dilimizden düşmeyen “vaktimiz yok ölenlerin matemini tutmaya, akın var güneşe akın, güneşi
zapt edeceğiz güneşin zaptı yakın” şiarıydı.
Bir örgüt canlı bir hareketle bağını, dinamizmini, yaratıcılığını
yitirip bürokratlaşmaya, taşlaşmaya başladığında rozet sloganlar, bayraklar,
semboller, ritüeller, anmalar önem kazanmaya başlar.
24 Nisan 2019 Çarşamba
“Soykırım” ve “Özür Dileme” Kavramlarının Sorunları Üzerine
Ermeni Katliamı üzerine sanırım Türkiye’deki sol içinde ilk
yazanlardan ve en radikal tavır koyanlardan biriyimdir.
Ermeni Katliamı üzerine ilk yazıyı, 1980’lerin başında
ASALA’nın Türk Diplomatlarını vurmaya başlaması; böylece konunun gündeme gelmesi
ve unutulmaktan çıkması vesilesiyle hapiste yazmış, bunu gizlice dışarıya
çıkarmıştım. Almanya’da çıkan Yol (Der
Weg) dergisinde yayınlanmıştı[i].
Daha sonra bugünkü internet tarayıcılarının temelini
oluşturan tekniğin CERN’de Tim Berners-Lee tarafından henüz geliştirildiği; internetin çok dar bir çevre
dışında bilinmediği ve kullanılamadığı dönemlerde, usenet tartışma gruplarında
gündemleştirmeye çalıştım. Eğer bir yerlerde arşivleri varsa ve aranırsa
oralarda yazdıklarımız bulunabilirler.
Sonra internet yaygınlaştı, henüz sosyal medya diye bir
kavram yoktu, “forum”lar tartışmaların yapıldığı yerlerdi. Oralarda da
gündemleştiren ve tartışanlardan biriydim.
Daha sonra yıllarca konu üzerine yazdım ve konunun gündeme
gelmesine çalıştım. Şimdilerde artık epey yol kat edilmiş görünüyor.
Ama biz görünüşle
değil, özle ilgiliyizdir. Öz ve görünüş çoğu kez birbirine zıttır.
Biraz derinden bakınca, giderek konunun sosyolojik kavramlarla
tartışılmaktan çıkıp hukuki kavramlarla
tartışılmaya hapsedildiği; böylece var olan güçlerin (Özellikle Türk ve Ermeni
Devletleri, Milletleri ve Milliyetçilerinin) kendilerini reforme ederek
sürdürmelerinin araçlarına dönüştüğü görülüyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)