26 Kasım 2022 Cumartesi

AKP İktidarı ve Sosyalistler (Bu Yazı 2002'de Yazılmıştı)

 Sosyalistlerde şöyle bir beklenti var: AKP bu kriz koşullarında iktidara geldi, bir süre sonra bu kriz onların da işini bitirecek, biz bu durumda özelleştirmeci ve liberal politikalara karşı, savaşa karşı sağlam bir tavır koyarsak, gelecek sefere sıra bize gelir.

Bu çocuksu beklentiler ve stratejiler iki bakımdan yanlıştır.

Birincisi, Bloğun Türk Sosyalistleri kanadının hatası, özelleştirmeciliğe, IMF’ye, Avrupa Birliği’ne karşı propagandaya yeterli ağırlık vermemekte değil, aksine demokrasiyi ikinci plana atışındaydı.

Ama bu yazıda esas  ele almak istediğimiz sorun başka. Yanlışın ikinci yanı. Yani, ekonomik krizin ağırlığının kısa zaman sonra AKP iktidarının yıpranması ve yığınların ondan uzaklaşması sonucunu yaratacağı beklentisidir.

Bu beklenti bir yanıyla, 1930’lar Almanya’sında, Faşistlerin iktidarını devrim öncesinin son aşaması olarak görmeye benzer. Ama bundan daha derin başka bir metodolojik yanılgı vardır. Çökkün ve dibe vurmuş bir toplumda kitleleri memnun etmenin çok daha kolay olduğunu görmez.

Yavaş giden bir arabayı hızlandırmak için, küçük bir güç uygulamanız yeter. Ama hız arttıkça hızda aynı oranda bir yükseliş sağlamak için, giderek büyüyen oranda bir güç harcamak gerekir. Bu mekanik yasallığın benzeri doğa ve toplumda da vardır.

Paleantolog ve denemeci Stephan Jay Gould, “Dolu Ev” adlı çalışmasında olanakların çokluğu ve tüketilmesini, oyun teknikleri ve fizik geliştikçe sayı yapmanın zorlaştığını gösteriyor ve bunun doğa ve toplumdaki paralellerine dikkati çekiyordu..

Mandel, benzer bir soruna, Çin ve Rusya’nın Tarım reformları bağlamında değinmişti. Aynı tedbirler Çin ekonomisi ve tarımı çok geri olduğu için, orada bu muazzam bir üretim artışı ve zenginleşmeye yol açarken, Rusya’nın makineleşmiş tarımında hiçbir ilerleme sağlanamıyordu.

Türkiye Sosyalist hareketinden bir örnek. 1970’lerin ortasında başlayan radikalleşme dalgasında, en küçük bir grup bile, küçük bir çabayla, binlerce taraftar kazanabiliyordu. Ama potansiyel taraftar kitlesi kazanılıp paylaşıldıktan sonra, yeni bir grup veya hareketin bırakalım aynı hızı, yeni taraftar kazanması bile olanaksız hale gelmiştir. Çünkü artık boş bir alanın fethi değil, paylaşılmış bir alana girmek söz konusudur. Her hangi bir sosyalist hareketin bir saman yangını gibi büyümesi için, tam bir çözülüş veya fethedilmemiş yeni bir kuşak ve radikalleşme gerektirir. (AKP tam da bu mekanizmayla birinci parti olabilmiştir.)

Son yirmi yıl, yığınların yaşam düzeylerini öylesine geriletti, toplum ve siyaset öyle bir çöküntü içinde ki, politika ve ekonomi adeta boş bir alan gibidir. Bir parça dikkat ve esneklik, küçük iyileştirmeler bile, başlangıç noktasına göre muazzam bir ilerleme olarak görünür.

Örneğin, başbakanı bile işine tramvayla giden İsveç’te, Milletvekillerinin halkın arasında oturması gibi bir uygulama bir anlam taşımaz. Ama Türkiye gibi, gerçek politik iktidarı elinde tutan Devlet bürokrasisinin, Özel siteler, hastaneler, lojmanlar, makam arabaları,  Ordu Evleri, Yazlık kamplar vs. ile ayrıcalıklı bir kast olarak yaşadığı bir ülkede, böyle bir ayrıcalığı reddetmek çok muazzam bir sempati toplar. Bu aynı zamanda, devlet sınıflarının ayrıcalıklarını kırpma girişimleri için başarılı bir hamledir.

İnsanların çocuklarına Kürtçe isim bile koyamadığı bir yerde, Avrupa uyum yasaları bağlamında ve uygulamada Kürtçe’yi fazla sorun yapmamak ve biraz esnek yaklaşmak; İşkence karşısında zaman aşımı veya amirin iznini kaldırmak bile büyük bir ilerleme olarak görülür.

Ekonomide de öyledir. Yol ve mesken yapımına biraz kaynak ayırarak; Hudut ticaretini açmak; komşularla iyi ilişkilere girip, savunma harcamalarını kısıp biraz yatırım ve sosyal harcamalara kaynak ayırmak, çok küçük iyileştirmeler gibi görünse de, var olan noktaya göre muazzam bir ilerleme olarak ortaya çıkarlar. Bir’e Bir eklediğinizde, yüzde yüz, ama On’a Bir eklediğinizde, yüzde on artış sağlarsınız.

AKP politikacıları gerçek bir demokratikleşme, eşitlik veya refah ifade etmeyen, ama hareket noktasına göre büyük oranda bir iyileştirme anlamına gelen politikalarla, devlet sınıflarıyla doğrudan çatışmaya girmeden, geniş yığınların desteğini sağlayarak onları tecrit edip, açmazlarda bırakarak, pazarlık güçlerini arttırmak ve politik iktidardan daha büyük pay almayı hedefliyorlar. Ve öyle görülüyor ki oldukça akıllı politikacılar ve bu hedeflerine ulaşacaklar.

Sosyalistler, kendilerini kandırmayı bırakıp, ciddi olarak ne yapacaklarını düşünmelidirler. Kesin olan bir şey var. Bu güne kadar yaptıklarını yapmamaları gerekiyor.

demir@comlink.de

http://www.comlink.de/demir/

25 Kasım 2002 Pazartesi

Hiç yorum yok: