22 Mart 2020 Pazar

Başta Sayın Devlet Başkanımız Erdoğan ve Hükümet Olmak Üzere Ezeli ve Ebedi Türk Devleti Koronavirüs Salgınından Gerçek Bir Zaferle Çıkacaktır


Terör örgütleriyle bağlantılı birkaç eski 68’li dışında hiç kimse ezeli ve ebedi Türk devletinin ve onun başındaki sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu Koronavirüs karşısında hangi politikayı uyguladığını görmüyor ve anlamıyor. Bu nedenle de kendi içinde zerrece tutarlılık olmayan eleştiriler yapıyorlar.
Aslında böyle yapmaları iyidir. Böylece milletimiz onların çapsızlığını görmektedir.
Onların bu çapsızlığının katkısıyla da kısmet olursa sayın Erdoğan’ı Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünde devletimizin başında görmeye devam edeceğiz.
Hatta Atatürk gibi ölünceye kadar devletin başında kalacak ve öldükten sonra da içinde bulunduğumuz rejimin kurucusu olarak ebediyen anılacak ve tarih kitaplarına altın harflerle yazılacaktır.
Öncelikle bu koronavirüs salgını karşısında sayın Erdoğan’ın devletimizin ne yaptığını ve yapmak istediğini anlamak gerekir.

21 Mart 2020 Cumartesi

Triyaj Nedir? Niçin Yaşlıların ve Hastaların Soykırımı Sonucunu Verecektir?


Triyaj Fransızca seçmek, ayırmak anlamına gelmektedir?
Türkçe Wikipedi’de “Triyaj, savaş alanlarında ve acil servislerde tıbbi müdahale önceliklerini belirleme sistemi. Bu öncelikler; hastanın yaşama şansı, durumunun aciliyeti gibi unsurlara dayanarak belirlenir.” diye açıklanmış.
Peki kim seçilecek? Hangi ölçülere göre seçilecek? Ne için seçilecek?
Yaklaşan ve giderek engellenemez hale gelen yaşlı ve hastaların soykırımını görmek ve asgari ölçüde de olsa engellemek bu soruların cevabında gizlidir.
*
Triyaj kavramı bugünkü kullanımıyla modern devletler ve savaşlarla ortaya çıkıp gelişmiştir.
Triyaj ciddi bir sorun olarak Fransız devriminden sonraki savaşlarda eşit yurttaşların genel silah altına alınmasıyla ortaya çıktı. Hiyerarşik bir toplumda triyajı elbette toplumsal hiyerarşi belirler ve örneğin soyluların önceliği olurdu.

Muhalefet İflas Etmiş ve Hükümetin Yaşlı ve Hastaların Soykırımı Planına Onay Vermiştir


Günlerdir sorunun koronavirüs salgınını durdurmak olmadığını, sorunun yayılışı yavaşlatmak olduğunu, sorunu “koronavirüsle mücadele”, “salgını yenmek”, “salgını atlatmak” olmadığını, sorunu böyle koymanın ve tanımlamanın hükümetin caniyane planına ortak olmak anlamına geleceğini yazıyoruz.
Örneğin şöyle twitler atıyoruz:
Bugün sosyalistlerin, demokratların, HDP'nin hükümetin tedbirlerini eleştirirken emekçilerden, fakirlerden söz etmesi, gerçek sorunu anlamadığını gösterir. Bugün sorun emekçilerin değil, çoğu hasta ve yaşlı olanların YAŞAMA HAKKINI savunmaktır.”
“Yaşlı ve hasta nüfusun soykırımı matematik bir kesinlikle ortada duruyorken, başka sorunlardan söz etmek ve bunları gündeme almak kitle katliamına bilerek veya bilmeyerek onay vermektir.”
“Muhalefet hükümetle aynı paradigma içinde #Koronavirüs salgınını ele alıp tartışmakta ve iktidarın cinayetine suç ortağı olmaktadır. Sorun ekonomi değildir, yaşlı ve hasta nüfusun ölüme terk edilecek olmasıdır. Yani bir Yaşlı ve hasta nüfusun soykırımıdır.”
Muhalefeti hükümeti esas eleştirmesi gereken noktadan eleştirmediğini yazıyoruz. Ama muhalefette en küçük bir ayıkma bile gerçekleşmedi.

19 Mart 2020 Perşembe

Muhalefet iktidarın cinayet kararına ortak oluyor


Gözlerimizin önünde Erdoğan ve hükümeti birçok, özellikle de yaşlı ve hasta yurttaşın ölümüne karar vermiş bulunuyor.
Neden ve nasıl bunu kısaca açıklayalım.
Bu hastalık geometrik diziyle yayılmaktadır. Yani en azından 2, 4, 6, 8, 16, 32 şeklinde. Dünyadaki çeşitli örneklerin ortalamasına göre 2,5 günde ikiye katlanmaktadır. Bu yayılma nüfusun yüzde yetmişine bulaşıncaya kadar böyle yayılmasını engellemek mümkün değildir.
Bu şu demektir, bir süre sonra binler ve milyonlarca insan eş zamanlı olarak enfekte olacak demektir.
Bu durumda, enfekte olanların yüzde biri hastalığı ağır geçirse ve tıbbi bakıma gerek olsa, örneğin on milyonluk bir şehirde bir milyon insan eş zamanlı hasta olduğunda, on bin hasta bir günde hastanelere gelecek demektir.
Yeryüzünde hiçbir ülkenin olanakları bunu karşılayacak imkanlara sahip değildir.
Bu durumda binlerce, on binlerce özellikle de yaşlı ve hasta insan acılar içinde boğularak ölmek üzere ölüme terk edilecek demektir.
Peki bu durumda ne yapmak gerekir?
Kader bu muş diye razı gelmek mi yoksa hastalığın yayılma hızını yavaşlatıp, bakım gerektiren hastaları bakım kapasitesinin altında tutmak için her şeyi yapmak mı?

18 Mart 2020 Çarşamba

Erdoğan'ın konuşması binlerce insanın ölüme terk edileceğinin sinikçe ilanıdır


Erdoğan’ın konuşması onun derdinin insanlar ve onların yaşaması değil, milletin ve devletin yaşaması, kar ekonomisinin devamı olduğunun açık ilanıdır.
Bizzat kendi sözleriyle bunu nasıl ifade ve itiraf ettiğini görelim.
Erdoğan sorunun adını yanlış koyarak, yanlış tanımlayarak halkı yanıltmakta ve yanlış bir hedef tanımı yapmaktadır.
Erdoğan sorunu "hastalığın kontrol altında tutulması" ve "hastalığın salgın haline dönüşmesini engelleme"  olarak tanımlamaktadır.
Dünkü yazımızda, sorunun tanımını, hastalığın yayılmasını yavaşlatma olarak yapmamanın iktidarın oyununa gelmek olacağını muhalefete hatırlatıyorduk.
Tam da dediğimiz gibi oldu.
Muhalefet önce şu gerçeği halka açıklamalıydı: bu "hastalığın kontrol altında tutulması" mümkün değildir, "salgın haline dönüşmesi" engellenemez. Ortalama olarak nüfusun yüzde yetmişi enfekte olana kadar hızla, geometrik diziyle, toplumu gibi değil, çarpma gibi artarak hızla yayılır.
İnsan hayatına değer veren bir ülkede yapılması gereken ve yapılması mümkün olan, bu yayılma hızını yavaşlatıp, yoğun bakım gerekecek hastaları kapasitenin altında tutabilmektir.
Sorunu bunun haricinde, “hastalığı kontrol altına almak”, “salgın haline dönüşmesini engellemek” olarak koymak, ölen ölür kalan sağlar bizimdir demektir.