20 Nisan 2019 Cumartesi

“Süresiz Dönüşümsüz Açlık Grevleri”ne İlişkin İmza Kampanyasının Dayandığı Mantığı Anlamak


Bu imza kampanyasına yorum yazan kimi arkadaşlar, “Bu kampanya niye açlık grevindekilere yöneliyor. Niye bunu devletten talep etmiyor?” diye soruyorlar ve bu kampanyayı sanki açlık grevindekilere karşı bir girişimmiş gibi, onu kırmaya yönelik bir “grev kırıcılığı” gibi görmeye ve göstermeye çalışıyorlar.
Elbette bir talebin karşı tarafa yönelmesi gerektiğini bilmiyor değiliz.
Keza bizzat grevcilere de yönelen bir çağrının bir “grev kırıcılık” gibi görüleceğini ve hatta daha ağır sıfatlarla tanımlanacağını da bilmiyor değiliz.
Peki bütün bunlara rağmen ve bunca politik mücadelede bulunan bir insan olarak, neden bütün bunları göze alarak böyle bir kampanya başlatmaya çalışıyoruz?
O nedenle “vur fakat dinle!”

8 Nisan 2019 Pazartesi

Muhalefetin ve Demokratların Görevi İktidarın Ne yapacağı Üzerine Tahminler Yürütmek Değil, Kendisinin Ne Yapması Gerektiğini Somut Önerilerle Tartışmaktır


  • Temel yanlış: herkes iktidarın ne yapacağını ön görmeye çalışıyor ve bunun üzerine tartışıyor. Bu baştan yanlış bir yaklaşımdır. Demokratların ve muhalefetin ne yapması gerektiğini tartışmak gerekiyor. Bu ise her zaman en kötü olasılığa göre hesaplanır. #DemokrasiNöbetlerine
  • Kendimizin ne yapması gerektiğini ise, somut örnekler, somut örgüt, mücadele biçimleri ve parolalarla açıklamalı, önermeli ve tartışmalıyız. Böyle bir tartışmanın kendisi bile iktidarı geri adım atmaya zorlayabilir. #DemokrasiNöbetlerine
  • Başından beri somut olarak öneriyoruz: hiç bir bayrak flama, slogan olmadan, hiç bir parti ve ideolojik aidiyet belirtisi olmadan, yurttaşlar olarak, kitlesel bir şekilde günün belli saatlerinde aynı yerde bulunarak demokratik bir sivil direniş başlamalı #DemokrasiNöbetlerine
  • Kitlesellik olmadan olmaz. Ve kitlesel katılım ancak temel yurttaşlık hakları çerçevesinde sağlanabilir. Aslında hiç bir slogan atmamak, hiç bir bayrak taşımamak en politik tavırdır. En temel insan ve yurttaşlık hakkına dayanarak bu hakkı savunmaktır. #DemokrasiNöbetlerine
  • Sadece iktidarın yeni bir darbesini ve saldırılarını engellemek için değil, son yüz yılda ve son yirmi yılda iyice çürümüş insanların modern yurttaşlara dönüşmesi için de böyle bir biçim, biricik olanak ve zorunluluktur. #DemokrasiNöbetlerine

30 Mart 2019 Cumartesi

Referanduma Dönmüş bir Mahalli Seçim ve Sonrası Üzerine


Zengin dağdan aşırır, fakir düz yolda şaşırır” diye bir söz vardır. Olanaklarınız ve rezervleriniz fazlaysa, dağdan aşırırsınız, ama çok kısıtlı olanaklarla çok dar bir hareket alanında bir şeyler yapmak zorunda olduğunuzda düz yolda şaşırırsınız. Yoksulluk yoksulluğu besler. Para parayı çeker.
Erdoğan-Ergenekon ittifakı baskı ve hileyle de olsa kazanılmış seçim ve referandum zaferlerinin adından, işler iyice sapa sarmadan, bu mahalli seçime iyice yüklenerek ellerini rahatlatmak ve en azından uzunca bur süre seçim olmayacağından, daha rahat hareket etmek üzere, mahalli seçimi bir genel seçim, hatta “beka sorunu” diyerek bir referandum havasına soktular. Haklıydılar. Onlar için aynı zamanda bir beka sorunu idi. Tarih boyunca her zaman egemenler kendi sonlarını dünyanın sonu olarak görürler ve bu nedenle her türlü çılgınlığı yaparlar.

25 Mart 2019 Pazartesi

HDP’nin “Stratejik Oy”u Doğru Bir Taktiktir


Seçimler ve kime oy verileceği veya oy kullanılıp kullanılmayacağı aslında taktik bir sorundur. Dolayısıyla aynı amaçları ve programları paylaşanlar arasında tartışılabilir. Taktikler tabi oldukları program ve stratejiler bağlamında doğru veya yanlış olarak değerlendirilebilirler.
Strateji programa bağlıdır ve o program çerçevesinde nesnel olarak güçler ve güçlerin yer alışını (hangi güce dayanılacak, hangi güçler yedek olacak, hangi güçler karşıya alınacak, hangi güçler tarafsızlaştırılacak vs.) konu eder. Dolayısıyla seçimde oy konusunu “stratejik oy” olarak tanımlamak yanlıştır.
Ama buna fazla takmayalım, “söyleyen arif değilse dinleyen arif olsun” sözüne uygun olarak, “stratejik oy” ile seçimlerde izlenecek taktiğin ifade edilmek istendiğini kabul edelim. Eskileri deyimiyle "Galat-ı meşhur, lugat-ı fasihten evlâdır."

12 Ocak 2019 Cumartesi

Aydınlanma ve İslam’ın Sentezi ve Mirasçısı Olarak Marksizm (İslam ve Sol Çalıştayı Vesilesiyle)


Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yönünde yerleşmiş ve yaygın bir yargı vardır. Bu yargıyı savunan ve yerleştirenler, İslam ve Aydınlanma’nın içini boşaltanlar; onları karşı devrimlerle olmamışa çevirenler ve bu karşı devrimci mirası şimdi sürdüren “Aydınlanmacılar” ve “Müslümanlar”dır.
Birbirlerine zıt olduklarını söyleyenlerin, zıt olduklarında böyle anlaşabilmeleri bile zıtlıktan çok daha büyük bir ortaklık içinde bulunduklarının da bir kanıtıdır.
Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yargısını paylaşmaları, onların bu iddialarının bizzat bu iddialarının kendisiyle kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir anlama da gelmez.
Şunu iyi ayırmak gerekmektedir: Aydınlanma ve İslam’ın zıt olduğu yargısındaki bu ortaklık, Aydınlanma ve İslam’ın değil; Aydınlanma ve İslam’ın sürdürücüsü ve devamcısı olduklarını iddia edenlerin bir ortaklığıdır.
Unutulan ve unutturulmaya çalışılan gerçek şudur: Aydınlanma da, İslam da, daha doğdukları noktada, ilk adımlarında başarısızlığa uğramış ve egemen sınıflar tarafından ele geçirilip yenilmiş birer projedirler.