8 Ağustos 2014 Cuma

Marksizm’in ve Sosyalizmin Sorunları Sempozyumu İçin Çağrı

17-18 Ekim 2014 tarihlerinde, Mimar Sinan Üniversitesi Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu’nda Marksizm'in ve Sosyalizmin Sorunları konulu iki gün sürecek iki Sempozyum yapılacaktır.
17 Ekim 2014 Cuma günü, Marksizm'in Sorunları tartışılacaktır.
18 Ekim 2014 Cumartesi günü Sosyalizmin Sorunları; diğer bir değişle Eşitlikçi ve Dayanışmacı Bir Toplum İçin Mücadelenin ve Bu Yöndeki Toplumsal Hareketlerin Sorunları tartışılacaktır.
Sempozyumların konuları birbiriyle ilişkili olmakla birlikte; birbirinden ayrıdırlar ve bu nedenle de tamamen bağımsız ve ayrı olarak iki ayrı Sempozyumda ele alınacaktır.
Çünkü konuların özneleri, nesneleri ve muhatapları farklıdır.
Marksizm, tarihin ve toplumun hareket yasalarını inceleyen bilimdir. Akademik disiplinin “Sosyoloji” veya “Toplum Bilim” dediği alanı ele alır.
Dolayısıyla Marksizm'in Sorunları Sempozyumu’nda Konu: bizzat bu bilimin kendisi; yani kavramları ve teorileridir.
Öznelerin (bildiri sunacakların) ve Muhataplarının (tartışmacıların veya hedef kitlenin) Marksist olacağı varsayılır.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

“Sol İçi Şiddet” Kavramının Anti-Demokratik Karakteri Üzerine

HDP’ye yönelik “Cephe” kökenli saldırı ve buna bağlı çatışmalarla ilgili olarak kullanılan kavram “Sol içi şiddet”.
Ne var ki bu kavramı kullanmanın anlamı ve mantıki sonuçları üzerine hiç düşünülmüş değil.
“Sol içi şiddet” sola ait bir kavram değildir ve anti demokratik bir kavramdır.
Neden ve nasıl?
Demokrasi insanların biçimsel veya hukuki eşitliği demektir. Yani fikrinizin içeriği, diliniz, dininiz, “ırkınız”, soyunuz, sopunuz, kültürünüz diğer insanlarla eşit haklı olmanızı engellemez veya engellememelidir demektir.
Sosyalizm bunun var olduğu bir düzeni var sayar. Sosyalizm bu biçimsel ve hukuki eşitliğe maddi hayat şartlarında bir eşitliği katma çabası ve hedefinden başka bir şey değildir. Ama biçimsel (hukuki) eşitlik olmadan gerçek (İktisadi) eşitlik olamaz; ikincisi olmadan da birincisi uzun vadede sürdürülemez.

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Seçimler ve Marksistler

Seçimlere İlişkin Radikal Demokrasi E-Mail Grubuna Bir Açıklama

Yazılarımın anlaşılmasında bazı sorunlar var. Onları paylaşan bircok arkadaş bile sadece kendi pozisyonuna bir destek bulduğu için paylaşıyor. Onları hizmet ettiği amaç açısından bir değerlendirmede bile bulunma gereği duymuyor. Bu nedenle kısa bir açıklama yapayım.
Ben bir Marksistim ve Marksist geleneğin tarihsel birikimine dayanarak yazıyorum. Ama bu birikimin, piyasadaki diğer Marksistlerin bilip yaydıkları Marksizmle ilgisi yoktur.
Yazılarımı da bu gruba bilgi babından yolluyorum. Yoksa bu grubun üyelerinin Marksist olmadığını ve olması da gerekmediğini biliyorum.
Aksine Marksist olmayanların, liberallerin, Müslümanların, Alevilerin, Kürtlerin bu grupta yer alması için her zamanen önde çaba göstermeye de çalışıyorum.
Öte yandan aynı zamanda her Marksistin tutarlı ve radikal bir demokrat olduğu veya olması gerektiğini de düşünüyorum. Hatta Marksist olmadan tutarlı bir demokrat olunamayacağını da düşünüyorum.
Bizzat bu düşünce de piyasadaki Marksistlerce pek kabul görmemiş ve unutulmuş bir düşüncedir.

27 Temmuz 2014 Pazar

Kara Delik

Herhangi bir gidişin (prosesin, sürecin) sonuçlarının kendini ortaya çıkaran koşullar ve nedenler üzerindeki karşı etkisinin incelenmesi diyalektiğin özüdür. Ama bunun için de öncelikle evrenin bir şeyler toplamı değil bir süreçler karmaşası olduğuna dair bir kavrayış gereklidir.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve fiili bir başkanlık sistemine geçişini veya bu seçimlerin olası sonuçlarını da bu yöntemle ele almak gerekir.
Elbette Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması, bir kişinin yerine başka bir kişinin gelmesi; aslında çok farklı olmayanlar arasındaki bir değişim olarak görülebilir. Gerçekten de Gül veya İhsanoğlu, dünyaya bakışları Erdoğan’dan çok farklı kişiler değildirler.
Ancak bu seçim kişilerin değil de farklı iki yapının; dolayısıyla bu yapılara ilişkin politikaların seçimidir.
Böyle bir durumda, ezilenlerin seçime adayların kişilikleri ve eğilimleri olarak değil, onların temsil ettiği veya hedeflediği yapılardan hangisi bana daha geniş hareket olanakları sağlar diye bakması gerekir.

24 Temmuz 2014 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Boykot

Devrimciler ve sosyalistler, tam da seçimlere fazla bir değer vermedikleri için, seçimlerle değil gerçek kitlesel mücadelelerle önemli toplumsal değişiklikler sağlanabileceği için; seçimleri gerçek mesajlarını iletmek için bir imkân olarak gördükleri için, kime oy verileceği sorununda geniş bir taktik esneklik gösterirler.
Ama “gerçek mücadeleler alanlarda verilir, sokaklarda verilir”; “hiç birine mecbur değiliz” deyip de ondan sonra boykot çağrısı yapmak, aslında seçimlere fiilen çok büyük bir değer atfetmekten başka bir anlama gelmez.
Tam da büyük bir önem atfetmediğimiz için, seçimleri, bizlere daha fazla hareket alanı sağlayacak; karşı tarafı zayıflatacak veya hareket alanını küçük de olsa daraltacak taktik hamleler için iyi bir imkân olarak görürüz.