19 Haziran 2013 Çarşamba

Hareketin Örgütlenmesi İçin Pratik Bir Öneri - Tüm Forumların Dikkatine

Parklarda yapılan forumlarda örgütlenmek ihtiyacı dile getiriliyor. Ne var ki bunun nasıl olabileceği üzerine somut bir öneri görülmüyor.
Aşağıdaki öneriyi, 11 Haziran'da başka bazı önerilerin yanı sıra yapmış ve Bloğumuzda yayınlamıştık. (http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/ozgurluk-direnisinde-kader-haftasi-ve-oneriler-24907 ve http://demirden-kapilar.blogspot.com/2013/06/ozgurluk-direnisinde-kader-haftas-ve.html )
Birçok paylaşım ve destek olduysa da genel bir yayılma ve duyulma imkanı bulamadı.
Aynı öneriyi ertesi gün, "Bir resmi okumak: Gençlerin ayaklarıyla oy verdikleri program" başlıklı yazıda tekrar yaptık ve arada Çapul TV'ye çıkıp orada bir kez daha tekrarladık.
Ancak o hareketli günlerde duyulma ve tartışılma olanağı bulunamadı.
Buraya öneriyi o zamanki ifade ediliş biçimiyle tekrar koyuyorum:

"Hem koordinasyonu sağlamak hem de görüşmecileri ve programı belirlemek üzere derhal en demokratik bir şekilde, her türlü kontrole açık bir seçim ve organlaşma mekanizması kurulmalıdır.
·         Bu son derece kolaylıkla yapılabilir. Örneğin Türkiye çapında bir site kurulur. Tüm göstericiler ve halk buraya üye olmaya çağrılır. Üye olmanın koşulu, gerçek kişiler olunması olur. Resim, Hüviyet Numarası ve İsim bilgileri bunu sağlar. Herkes hangi direniş yerinde yer alacağını da belirler. Örneğin her yüz kişi için bir delege seçilebilir. Adaylar kendi resim ve bilgilerinin yanı sıra savunacakları ve inandıkları görüşlerini, aday oldukları bölgeyi de açıklarlar. 100 kişinin oyunu alan delege olur. Herkes sadece bir kere oy kullanabilir. Delegeler de bölge ya da şehir için 10 delegeye bir koordinatör biçiminde bir seçim yapabilir. Bütün koordinatörler de Türkiye Koordinasyonu için on kişiye bir kişi olacak şekilde bir seçim yapabilirler.
·         Bu derhal yapılabilir. Bunun teknik alt yapısını hazırlayacak ve yapabilecek uzmanlar hareketin saflarında onlarca vardır. Aşağı yukarı herkesin bir internet bağlantısı da bulunmaktadır. Bu hareket İnternet aracılığıyla doğdu onun aracılığıyla hızla da örgütlenebilir.
·         Böylece bütün Türkiye’deki direniş hareketi, en gerçeğe yakın temsille örgütlenip kendisini temsil edecekleri seçebilir. Koordineli çalışmaya başlayabilir."
Elbet geliştirilip düzeltilebilir. Önemli olan yansıttığı anlayış ve mantığıdır.
Lütfen somut bir öneri olarak çoğaltın, yayın ki gündeme gelip tartışılsın.
Demir Küçükaydın

#Parkforumları, #Agora #Forum

#Agora toplanma, tartışma yeridir. İslam'ın otantik Camisiyle, Alevinin Cemiyle özdeşidir. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam
*
#Agora Neolitik köy komünü demokrasisinin Kent demokrasisine dönüştüğü yerdir. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #forumlar
*
Şark’ta #agora değil, keyfi devletin Firavun ve Nemrutları olur. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #forumlar
*
#Forum Anadolu #Agora’sının Roma’daki karşılığıdır. Cami, Cem, Agora, meclis demektir. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam
*
#forumlar önce gezide çıktı ve gaz bombalarıyla boğulup dağıtıldı. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #agora #forum
*

#Forumlar ilk kez Beşiktaş #Çarşı tarafından başka parklara yayılan yeni bir #agora olabilir #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam

#TwiLog’lara Başlarken

*
#TwiLog nedir? Twitter’in Twi’si ve Blog’un Log’undan oluşur. Analitik ve kısa değinmeler için yeni bir biçim. #occupygezi #direngeziparki
*

Bundan sonra bazı Bloglarımı #Twilog olarak yazmayı deneyeceğim. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #agora #forumlar

17 Haziran 2013 Pazartesi

İsyan, Yenilgi ve Gelen Terör

“Ber­lin’de dü­zen hü­küm sü­rü­yor”. Siz bu­da­la zap­ti­ye­ler! Si­zin “dü­ze­ni­niz” kum üze­ri­ne ku­ru­lu­dur. Dev­rim, da­ha ya­rın “zin­cir şa­kır­dı­la­rı için­de” aya­ğa kal­kacak, ve boru ses­leri ile, size deh­şet salacak şu mesajı verecek­tir:
“Var­dım, varım, var olacağım!”
14 Ocak 1919 - Rosa Luxem­burg


Spartakist ayaklanmasının bastırılmasından sonra ve daha sonra Hitler’in faşist kıtalarının ilk tohumları olan “Freikorps”larca öldürülmesinden bir gün önce, Rosa Luxemburg, yukarıdaki satırlarla son veriyordu son yazısına.
Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’nin tarihinde görülmemiş ölçüde kitlelerin sokağa çıkışı, planlanmamış, kendiliğinden bir isyandı. Herkesi ve kendisini bile hazırlıksız yakalamıştı. Rosa’nın kehanetine uygun olarak, Devrim’in “Vardım, varım, var olacağım!” diyerek ayağa kalkışından başka bir şey değildi.
Yenilgiye mahkûmdu. Sadece hazırlıksız olduğu için değil, İsyan’la oynanmayacağını bilmediği için. Çünkü hafızanın yitirildiği bir dönemde, toplumsal mücadeleler tarihinin derslerini bilmeyen bir kuşakça, çocuksu bir saflıkla gerçekleşmişti.

16 Haziran 2013 Pazar

Direnişin Bayrağı

Sebep ve vesilenin farkını göstermek için verilen klasik bir örnek vardır. Saraybosna’da yapılan suikast Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi değil vesilesidir; savaşın sebebi kapitalist ülkelerin arasındaki rekabet, Pazar ve hammadde kaynaklarının paylaşılmasıdır denilir.
Gezi Parkı ve bir parçacık yeşillik uğruna orada gençlerin verdiği mücadele de belki de bir devrime dönüşebilecek bu direnişin sebebi değil vesilesidir. Sebep ise çok daha derinlerdedir. Artık ulusu İslam ve Türklük ile tanımlamış, Kürtleri ve diğer dillerden olanları; Alevileri, diğer dinlerden olanları ve dinsizleri dışlayan ve ezen bu merkezi, bürokratik askeri mekanizma; yurttaşların haklarını onlara lütufmuş gibi gösteren ve onları istediği zaman ve yerde istediği gibi geri alabilen bu devlet ve toplumsal yapıdır.