Helalleşme üzerine yazılmamış bir şey yok.
Ama neredeyse hepsi demokratikleşme
yolunda iyi gelişmelerin bir başlangıcı, daha ileriye gitmek için bir adım,
Türkiye’nin bu kutuplaşmadan çıkması için gerekli bir adım vs. olarak
görüyorlar ve öyle destekliyorlar.
Biz ise başka bir
gerekçeyle geriye doğru atılması gereken ikinci bir adımın ilk adımı olması
gerektiğini düşünüyor ve bu anlamda olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz
Ne demek istiyoruz?
Hellaleşme iktidarı köşeye sıkıştırması, hareket alanını daraltması, tecrit etmesi nedeniyle olumludur. Sonuçları konusunda hiç hayale kapılmamak gerekir. Bu politika “demokratikleşme” veya “hukukun geri gelmesi” veya “parlamenter sisteme geçilmesi” vs. ile sonuçlanacağı için değil, (böyle olmayacaktır. Bunu sağlayacak program, güçler vs. yok) çok daha kötüye doğru bir gidişi engelleme yönünde bir hamle olduğu için olumlu bulunabilir.
Ama bu yetmez, ikinci bir
adım atmak daha gerekir.
“Yetmez” derken herkesin
sandığından başka anlamda, onların “yetmez” derken daha radikal ve demokratik
tavırlar ve gelişmeler beklemelerinin tam zıttı bir anlamda “yetmez” diyoruz.
İkinci adım tabiri caiz ise demokratikleşme veya hukuk yönünde değil, ilk
bakışta, “hukuksuzluk”, domokratikleşme en azından biçimsel eşitlikse, biçimsel
eşitsizlik yönünde ikinci bir adım gerekir diye düşünüyoruz.
Olaya hukuki değil, savaşın, politikanın kavramlarıyla bakmalıyız demek istiyoruz
Helalleşmenin ahlaki olduğu ama hukuki olmadığı söylendi.
Evet öyledir, ama işin
hukuki boyutuna da tıpkı ahlaki boyut gibi politik
olarak bakmak gerekiyor.
Herkes bunu söylerken, “tamam
ahlaki olarak helalleşelim ama suçlular da mahkemelere çıkmalıdır, helalleşme
bunu engellememelidir” anlamında “yetmez” diyor örneğin. Genellikle beklentiler
bu yönde.
Kılıçdaroğlu da bu
anlamda “Demeliyiz ki burada adalet
olmalı, bir hak teslim edilebilmeli. Helalleşme ile hukuku da karıştırdılar.
Hukuk ayrı ama helalleşme biraz daha farklı. Helalleşme kucaklaşma, sevgiyi
egemen kılmadır. Böyle bakmamız gerekiyor.” dedi.
Biz ise soruna hukuki değil, politik olarak bakıyoruz.
Çünkü sanılanın aksine
bugün sorun “demokratikleşme”, “Kürt sorununun halli”, “hukukun geri gelmesi”, “adaletin
yerini bulması” vs. değildir.
Esas sorun iktidarın bir çılgınlık yapmadan terk
etmesinin sağlanmasıdır.
Bunlar çok büyük suçlar
işlediler. Onlar açısından kendi sonları dünyanın sonu gibidir.
Hala belli bir kitle desteği ve muazzam bir operasyonel güçleri var.
Kendi sonlarını dünyanın
sonu olarak görüp her türlü çılgınlığı yapabilirler.
Ve muhtemelen
yapacaklardır da.
Esas sorunu bu yönde bir
gidişi engellemek olarak koyunca, hukuki yaklaşımın dışına çıkıp, politik
olarak bunun nasıl sağlanabileceği üzerine kafa yorulmalıdır.
Bu nedenle, ikinci bir
adım atılmalıdır. Muhalefet bir araya gelip, iktidara açıktan, iktidarı meşru
yollardan, bir çılgınlık yapmadan terk etmeleri karşılığında hukuken hesap
sorulmayacağı teklifini yapmalıdır. Böylece iktidarın, köşeye sıkışmış bir kedi
gibi, can havliyle, saldırmadan, iktidarı terk etmesi için imkan sunulmalıdır.
Antik uygarlıkların vekayinamecilerince
vahşi olarak tanımlanan Moğol orduları bile düşmanın direncini kırmak için
onları tamamen kuşatmıyor, kaçacak bir delik bırakıyorlardı ki ölümüne dövüşmek
zorunda kalarak büyükzarar vermesinler. Muhalefet en azından Cengiz’in orduları
kadar esneklik göstermelidir.
Yani iktidara “yaptıkların
yanına kalacak ama gel bu kazan kazan (win win) oyununa katıl” demelidir.
Özellikle “hesap
vercekler” sloganları ile politika yapan sosyalistlerin ve solcuların “bunun
neresi win win?” deyeceklerini de tahmin ediyoruz.
Ama bugün en büyük
kazanç, bir çatışmanın, bir iç savaşın, bir çılgınlığın engellenmesi olur. Bunu
engellemek en büyük kazanç olacaktır.
Demokrasi, parlamenter
sistem, hukukun üstünlüğü vs. gibi konuların gündeme gelmesi için bile önce
bunun engellenmesi gerekmektedir.
İnanmayanlara Marks’tan
örnek vereyim. Örneğin Marks, eğer burjuvazi ve toprak sahiplerinin direncini
ve sabotajını engelleyecekse, kamulaştırmalar karşılığında tazminat vermenin en
ucuz yol olduğunu söylüyordu.
Örneğin Engels şöyle
yazıyordu:
“Bu kamulaştırmanın karşılık ödenerek ya
da ödenmeyerek yapılması ise, özünde bize değil, ama iktidara geçme
koşullarımıza ve özellikle de büyük toprak sahibi efendilerin tutumuna bağlı
bulunacaktır. Bir zarar ödentisinin her durumda kabul edilmez bir şey olduğunu
hiç mi hiç düşünmüyoruz; eğer tüm bu çeteden kurtarmalık vererek kurtulursak,
kendisine göre bunun bize daha ucuza malolacağını Marx bana kaç kez söyledi
bilimem.”
Durumu bugüne ve şimdiki
güç ilişkilerine aktarırsak, Marks-Engels’in sözleriyle “eğer tüm bu çeteden kurtarmalık vererek kurtulursak, bunun bize daha
ucuza malolacağını” hesaplamak gerekiyor.
O
halde “helalleşme” adımını ikinci bir
adım izlemelidir. İktidarın yaptıklarının yanına kar kalması. Bunun
karşılığında barışçıl bir geçiş.
Bu
adımı HDP atabilir ve atmalıdır.
HDP,
tüm halka ve tüm muhalefet partilerine, “gelin iktidara olağan yollardan,
örneğin bir seçim veya erken seçimde, kaybettiği takdirde iktidarı terk etme
sözü verirse, suçlarının üzerine gidilmeyeceği, hukuki süreçler
başlatılmayacağı garantisini verelim, bu bizler için en az acılı ve en ucuza
mal olmuş bir geçiş olacaktır” teklifini ortaya koymalıdır.
Özüre
helalleşme dediğimiz ve İslami vokabülerle konuştuğumuz bu günlerde, bu tür
yaklaşıma bir İslami örnek de verebiliriz.
Ali bir savaşta tam bir
düşmanının tam kafasını koparacakken, düşmanı Hz. Ali’ye küfretmeye başlıyor.
Bunun üzerine Ali adamı öldürmekten vazgeçiyor. Adam küfre devam ediyor, Ali
yine hiçbir şey yapmıyor, kılıcını indiriyor. Bunun üzerine adam, beni niye
öldürmüyorsun deyince, Hz. Ali, “ben Allah için savaşıyorum (yani adil ve
insanca bir düzen için savaşıyorum), şimdi seni öldürsem, bana küfrettiğin için
seni öldürdüğüm sanılabilir” diye cevap veriyor.
HDP, en mağdur parti
olarak, kendisi için değil, adil ve insanca bir düzen için savaştığının, en
barışçıl yolları savunduğunun bir nişanesi olarak böyle bir teklifi getirmeye
herkesten fazla hak sahibidir.
23 Kasım 2021 Salı
Demir Küçükaydın
https://demirden-kapilar.blogspot.com/
Bu yazı şurada yayınlanmıştır:
Helalleşme yetmez (ama tam aksi anlamda)- Artı Gerçek (artigercek.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder